MUŞ YOLU
Burası muştur şairin dediği gibi,
Bir nazlı yokuştur, sülün misali süzülür yalnızlığa, Yemene çıkar diğer ucu, hasret kokar, özlem dolu, İnce bir sevdadır, yüreklerde volkan misali kaynayan, Burası ardında destan yazılmış, ayrılığın türküsüdür muş yolu. Ana, baba, yar demeden, aç, perişan, düşmana of dedirtti baba yiğitler, Gidipte dönmeyi unutup şahadet şerbetinden içtiler, Ağıtlar yakıldı gidenlerin ardından, Kimi Türkçe, kimi Kürtçe, kimi Zazaca, Ama yürekler hep aynıydı, sevda, aşk, vatan adınaydı çırpınışlar. Bir nazlı yokuştur muş yolu, İnce bir toz bulutu sanki o anları hatırlatır gibi, Kışla kapısı kale duvarı ardı görünmez, soğuk bir ölüm, sessiz bir çırpınıştır sanki Ölümün resmi çizilmiş kışla kapısına, Soğuk benizli bir yalnızlık bir resim gibi. Bir feryattır muş yolu, Bir ağıttır feryatla harmanlanmış, destandır yıllarca söylenegelmiş, Ama yiğit yatağıdır, candır, canandır, Sevdalıya yakılmış özlemdir muş yolu. Vurulur av misali yüreği vatan diye çarparken, Kışı soğuk, yazı hazandır o toprakların, Orada kaybetmiştir seven sevdiğini, gözü kalmıştır yaarın karanlık bulutların ardında, Gidenin dönmediği, hasretin dizelere döküldüğü, Ölümün sessiz çırpınışıdır muş yolu. ZÜLKÜF KILIŞÇI |