Ankara Garında Şüpheli Bir PaketŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kıvırcık saçlı kız, mavi gömlekli çocuğu hüzün entarisinin eteklerinden kestiği bir bohçada hayattan kaçırmaktadır. Bazen gemilere binip mavi denizlere açılırlar, bazen otobüslerle tozlu uzun yollara giderler, bazen trenlerin peşinden koşarlar nefes nefese...Bahçesinde gül gördükleri evlerde durup dinlenirler. Çocuk kızın gözünde kristal bir gül sakladığını bilmektedir. Bir gün kız ağlarsa o kristal gül düşecek masal bitecektir. O ağlamasın diye her şeye “mış” gibi yapar. Hatta arada düşüp dizlerini kanatınca “hiç acımadı ki” der. Masal bu ya hayatın gailesiyle telaşa düşen kız bir gün Ankara tren garında bohçayı unutup gider. Bohça oradan oraya elden ele gezer. İçinden ağlama sesi duyulunca bohçayı alanlar korkup şehrin meydanına bırakırlar.Çocuk onu oraya bırakanın kıvırcık saçlı kız olduğunu sanmaktadır. Oysa kız çoktan başka şehirlerde anılarını kurutmakta, taşırken yorulmayacağı çocuklar aramaktadır. Bu onun hikayesidir.
Masal bitti…
Örtün üstünü şehrin uyanmasın çocuklar I Sen mi unuttun beni bakışı nazlım Ellerin terledi de taşımaktan Ben mi düştüm o narin beyaz parmaklarından Hangi şehir bu şehir Adı ne bu meydanın Bu kalabalık bu çığlıklar neden Entarinin eteklerinin kırmızısına mı Bu vaveyla Şimdi Güvenlik nedeniyle patlatılacak Şüpheli bir paketmişim artık biliyor musun Geceye çekilmiş fünyem İçimi görememiş uzmanlar Korkularından korkan hayatlar Çareyi patlatmakta bulmuşlar İçimde ne yok ki; Hıncım var Bütün trenlere Ellerim yanmasaydı taş atacaktım Yazan bir not İçimde bir fotoğraf Makarna yerken çekmişler Limon çiçeğinden yapılmış Bembeyaz bir heykel Gamzeleri zehirli bir kız çocuğu Hep beklediğim zaten yok bir yolcu Ve bir parça gökyüzü içimde Serçeler gelirse diye saklanmış İçimde şiirler var Sana söylerken yarım kalmış II Ah! Ben ne ayrılıklar gördüm Tren garlarında Otobüs camlarında Kendi içine yıkılan adamlar gördüm Nehir kenarlarında Leyla’nın ayak izlerini okşayan Dilsiz mecnunlar gördüm Böyle çaresizlik görmedim Ah! Akasya ağaçlarının altında yazılmış Kaburgalarından kan sızan Terk edilmiş şiirler gördüm Ama böyle yangın görmedim Kuyusunda Yusufları dağlayan Ben çok gözyaşı gördüm de Böyle bir uçurum görmedim Kendi içine ağlayan III Şimdi çok geç Tik tak tik tak İçimde burkulan bir sarkaç Yanlış masala kurulu Z/aman/sız bir zemberek Anlattı akrebi Yelkovansız kuşlara Mevsimleri şaşıran kibritçi kız Son kibriti çaldı temmuza Tutuştu fünye, geliyor ateş Yaslanacak ne düş kaldı, ne ses Ve çıkarıp şiirden entarisini Yangın yerinden kaçtı Yeryüzündeki en masum kundakçı IV Ey şehir ahalisi… Bu şiirden uzaklaşın hemen Yalnızsanız ellerinizi ceplerinize koyun Değilseniz Sevdiklerinize sarılın can havliyle Çeliği yırtacak bu giden son tren Havada kimsesiz üşümüş eller Pencerede şarabi bir bakış Eski bir şarkı radyoda Patlayıp dağılacağım artık Şarapnel gibi rüyalarınıza Her parçam zehirli bir ayrılık Ve sen Ey! huri Cennetine dön Mahşerimde sana yer kalmadı |