SOKAK DÜĞÜNÜ
Havalar sıcak mevsim yaz,
Ayar çekilen darbukayla saz. Saat beş de başlar, Bir… ki… üç, püf… püf… seeees. Eyvah! Yine mahallede düğün var. Sanki yokmuş gibi salonlar, Sokağa kurulur, Ses düzeni ve masalar. Saat yedi buçuk, Klavye tıngırdamaya başlar az buçuk. Derken dans müziği… Daha bir figür bile çekmemişken, Hoppa! Haydi eller havaya! Önce “Oy farfara”, Sonra “Hüdayda”. Ardından “ Salla da salla salla”. Hepsi de beş tekrar arka arkaya. Doruğa varınca eğlence, Nasibini alır kaynana ve görümce. “Karaçalı gibi girdin aramıza”, Daha düğün bitmeden, “ Al kızını koy çuvala, Salla salla vur duvara.” Hasta mı var, yaşlı mı? Yoksa sabah işe gidecek mi? Kimin umurunda! Vursun ritim! Biraz daha aç bası! “ Antalya’nın mor üzümü, Severler boyu uzunu a leylimmmm.” Klavyeci! Ben sana ne diyeyim! Düğün sahipleri coşkulu, Mahalleli kızgın; ”Saat on bir oldu, nedir hâlâ bu ses? Sesçi! Hiç değilse şu bası kes!” Haydi son defa! “ Bas bas paraları Leyla’ya, Bi daha mı gelecez Dünya’ya” Haydi! Salla da salla salla! Sen gelmicen de bi daha, Biz uykusuzluktan gidecez vallaha. Uyumak için boğuşurken yastıkla, İşte vardık yine uykusuz sabaha Neyse, düğün sona erdi bu defada. Kısmetse, yan sokakta düğün yarına. |