kitlesel bir melodram bu kenara atıyor kendini makamı çalıntı arsız örtüler münzevi mor akşamlar yudum yudum vurdum duymaz melankoli dolu önüm şiir diye yaslanmış kemana yummuş gözlerini -sözümona usta- kanaviçe örgüler şetteler yol kesiyor her nağmede eski hazine izleri! _yakana yapışır da zat öleli var bir otuz senesi!_
evet, eğleniyorum! seninle yalancı gülümsemeler ardında evet seni seviyorum şiir evet bir tek sen kaldın avucumda ve göz önünde tecavüzler sahnede susmak belki de daha büyük bir facia hep aşina bir şeyler düşerken şiir adına o çift porsiyon mevsimlik safsataya...
gül çukuru mümtaz gamzeler diye başladım ben şiire sardunya saçları pürmüz gibi yanardı mavilerimin har evine yardım çağırır gibi dillenirdi imgeler en zor yoldan tırmanmaktı dağa ve bilirdi tüm şairler tüm yolların sonu o bitmez aşk_şâhika_şiir _ne gerek var kısa kulvar yalanlara_ hiç bir zirve doyurmaz oysa daha büyük beklentili alkışlarla susturulur elbet zamansız yalanlar bir hata sadece kendini ele vermiş olmaz o vakit tümden kirlenir bu ahval_i şerait elbet kıvanca giden gam örselenir zedelenir şiir!
sen, asil adam uzat öpülecek alnını secdeme kızmaktan çok anlamak gerekli bunca hırs giyinirse o ahd_i âli seccade..
bir kere daha tokatladı şiir şirke kanatlı sobeler serdin önüme bir kere daha aldı altına hevesimi o yalancı soneler! nedendi bu baharı kış ortasında aramak akıl kirini beyaza sermek hevesi oysa ki; her mahir hırsızı, daha mahir bir hafiye sobelerdi! sen, elleri öpülecek adam...
merak etme usta temizlenecek bu kadavralar kelam kaleminse şiir bizimdir tek bir ZERREsi kalana kadar!..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ELLERİ ÖPÜLECEK ADAM'A şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ELLERİ ÖPÜLECEK ADAM'A şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sevgili Serhat , benim sairim... her siirin güzeldi .. lakin bu siirin bir baska güzel geldi . :-))) sen uzat basini .. alnindan öpeyim.
-----
Gösterişin hükmü geçmez o ülkelerde!... Çünkü dağ, yazı ve ölüm; üçü de çağırır insanı... zamanı onlar belirler... Özellikle "şairler" diyor Nietzsche, "...ince duygulara kapıldıklarında, inanırlar bizzat doğanın kendilerine aşık olduğuna..." Çoğu kez de çağıran ve tutsak eden "dağ"dır...
Şiir ise, cennetten kovulup yazarının kollarına düşen...O ki şairi öldürüp kendini yaşatmakla yükümlüdür!... Üstelik bilir ve bildirir ölmenin anlamını; doğmak için yeniden ve doğurmak için tabii ki.... Hiçbir yerde olmadığı kadar "son"suzluk hükmeder bu üç alemde...
Naime Erlacin' in yillar önce bir siirime yaptigi yorumdur bu yukarda okudugun can ... iste her seyi anlatiyor...
---
Bana söyleyin; altın en yüksek kıymetine nasıl ulaştı? Çünkü nadir, faydasız ve parlaktır. Ve tatlı bir ışıldayışı vardır. Daima hediye edilir. Altın, yalnız en yüksek faziletinin timsali olduğu için en yüce kıymetine ulaştı. Hediye edenin bakışı altın gibi parlar. Altın parıltısı, ay’la güneşi barıştırır. En yüksek fazilet, nadir, faydasız, parlak ve yumuşak ışındır: En yüksek fazilet, hediye faziletidir.
Böyle buyurdu Zerdüşt / Nietzsche
-----------
" kirlenmemis bir seyler kaldiysa hala .... elbet siirdendir "
cok tesekkür ediyorum.... uzaklardan cok selam olsun... sevgimle..............
kavle karar verirse de aşktır usta kalbe zarar verirse de...
bir rüzgârdır belki de bizim şiir diye andığımız içi boş bir hülasa belki ya tutarsa mahiyette belki maya denize bir avuç su belki ummana, bir zerre küçücük tebessüm belki bir ah paylaştığımız
ve biliriz usta ''cennete girilmez başkalarının günahıyla'' ne cehennemdir ne de şeytan, taşladığımız!..
Faziletin zirvesinden seslenen yürek sesine ve vesile olan en az onun kadar kıymetli gönül kratında tartmayı bilen değerli dosta selam ve saygılarımla.
son kez sızlat kıyıların toprağını
avucu acık kalmış ölümlerde ara
hayalleri
yüzüne ateş düşmüş
mermi seslerinde yokla çareyi
hep tebrikklerimle...