GARDAŞ
Yıllarca mapus yatmışız,
Uykusuz geceleri, pamuk ipliğiyle sabaha bağlamışız, İşkence görmüşüz, kan ağlamışız, Hasrete biat etmiş, yalnızlığa esir düşmüşüz. Yüce dağları, paslı demir sayarak arkasında gün saymışız, Hasretlik yaşamışız doğduğumuz topraklara, Yıkılmaz gururumuzu, demirde dövmüşüz tava getirmişiz yüreğimizin ateşinde, Ama dost mahkûmluğunda mapus yatmaya alışmamışız gardaş. Bizim mapusluğumuz demir parmaklıklar ardında… Nemli dört duvar içerisinde değil gardaş, Yüreğimizde, içerimizde, dost kahpeliğinin gölgesinde mapus yatmışız, Çok ağlamışız, buz gibi duvarlara defalarca başımızı vurup çok ahlar çekmişiz. Biz ki yüce dağ gölgesine saklanacak değildik kaçar misali, Bir ot parçasına muhtaç olmamıştık böylesine, Bir kuru ekmeği bir de tahini arayacak kadar muhtaç değildik gardaş, Dost kurşununa yenik düşmüşüz, dost sözüyle felçli kalmışız dört teker sandalyede. Kahpe dost sözüyle değil, harbi düşman kurşunuyla vurulmaya razıyız, Ellerimize kelepçeler, ayaklarımıza prangalar, dilimize kör kilitler vursalardı, Bir aama gibi gözlerimize miğ çekselerdi, görmesin, duymasın, bilmesin, uzanmasındı elimiz, Ama dostun kahpeliğini bilmeseydik, fark etmeseydik, hissetmeseydi canımız gardaş. ZÜLKÜF KILIŞÇI |