o'na
yalnız bırakıyorum diye
gönül koyma bana gözlerini görürsem ağlayacağım sen ağlamayasın diye ağlayamazsın diye bilirim sende de düğümlenir bir roman okumaya korkarız, susarız yalnız bırakıyorum diye gönül koyma bana kendimden çok sendeyim oysa koltuğun, Kur’an’ın yastığın… senin de üç yoldaşın var tıpkı benim gibi yalnız bırakıyorum diye gönül koyma bana saçlarındaki beyaz şiirlerden korkuyorum dayanamıyorum yüzündeki çizgileri görmeye biliyorum azalıyorsun ansızın çıkıp geleyim istiyorsun yere, yanına, dizinin dibine oturayım öpeyim, öpeyim dizlerini sen de başımı okşa… yalnız bırakıyorum diye gönül koyma bana sen yalnız kalmalısın ana birbirimizi gördüğümüz an deccalin kulakları çınlar debelenir yeryüzü ne olur bakma bana ağlamıyorum (sanma) |
deccalin kulakları çınlar
debelenir yeryüzü
ne olur bakma bana"
Mübalağa öyle gerçek olmalı ki, okuyan gözünde canlandırabilmeli
Mübalağa öyle etkileyici olmal ıki, okuyan okuduğunda saç tellerinden tırnak uçlarına dek cereyan almalı
Ne güzel bir mübalağadır
Haz aldım...
Kutlarım "Kenz-i Nihân"