Histeri
Cihangirde,yalnız ve can sıkıntısıyla jazz ve kadın için takılanlar.
Uzakdoğu’ya giden bir gemiye kaçak binenler ve çaresizce indikleri yerde beyaza batanlar. Gökkuşağı yazarlarına değil, beat kuşağı yazarlarına inananlar. Hayatın gerçeklerini, uyandıkları üçlü kanepede farkına varanlar ve hiç yatağı olmayanlar Katatonik seviyede beyin ölümleri gerçekleşerek, gerçeklere biraz daha yaklaşanlar… Şehrin sıcak suyu akmayan ucuz otel odalarında ölenler ya’da ölmek için umumi tuvaletleri seçenler. Tanrının cennetinden kovulmuş,zihinleri açık ve aydınlık ucuz çatı katları arasında son kitabını yazmaya çabalayan başarısız şairler. Cebindeki son parasını ucuz şaraba verenler ve dehşeti dinlemek için kulaklarını komşusunun Hıristiyan duvarlarına çivileyenler veya çivilenmiş bedenlerinin etlerini yolarak bu acıdan kurtulacağını sananlar. Kafaları iyi olduğu sırada dışarı çıkıp şehrin AVM’lerini talan edenler ve trafik ışıklarıyla aydınlatılmış kapitalist mağaza vitrinlerini aşağıya indirenler. Her gittikleri yerde bayat bira ikram edilip, bozuk pikapların cızırtısını dinlemeye mahkûmlar olanlar. Bir hayvanın ölüme yaptığı ufak bir yolculuk gibi sürüden ayrılıp kenarda ölümü bekleyenler ya’da ölmek için demir yolu kıyısını seçenler. Sokaklarda, ana caddelerde, loş ışıkların yandığı evlerde duyulan acıları, mutsuzlukları gidermek için Morfin kullananlar. Gerçekleri, sadece gerçekleri söyleyeceğine yemin edip her ihtimale karşı sodyumamital alanlar… Ama yinede yalana batanlar. Delirip hastane odalarını görenler, cezaevlerinde, cenaze evlerinde isyan edip sevdiklerine Nefret kusanlar Her gece bira şişesiyle uyuyanlar. Sigara paketi ve çakmakla uyanırken ayağı halıya takılıp yere düşerken son hamleyle sehpanın kenarına tutunup Bob marley kartpostalları ile göz göze gelenler. Düştükleri yerde, yer boyunca sürüklenerek duvarlar diplerinde nefes nefese kalanlar. Tüm bir kış boyunca kar kaplı tahta iskelelerde, Kan kaplı nasırlı ayaklarını denize sokanlar. Tüberkülozlu bulutların altında nefes almaya çalışanlar veya öksürüğe boğulanlar. Geçmişin seyahatlerini otobanlarına kazıyanlar. Ve her çıktıkları yolda mutlaka kırık tekila bardakları üzerinde yürümeye mecbur kalanlar veya acıdan keyif alıp dans edenler. İçilen viskinin etkisiyle acı içinde iğrenç tuvaletlerde Sevdiği kadınları veya erkekleri çıkaranlar veya hayatın tozlu raflarına küfredenler. işte Anka kuşları. İnatla hayatta kalmaya çalışanlar ve bunu neden yaptıklarını bilmeyenler. 21/06/011 11:36 |