ruhumuz öpüşürdü başkasındayken ağzımız ve SU’ların unuttuğu yunus hıçkırıkları vururdu alnıma gülüşün gelirdi bir düş gibi...
çiçekli elbiseme yama yaptım şiirleri nöbette uyuyan askerin yediği tokat gibi çıktın karşıma cinnetin saçlarımı yaktı parmaklarımı çıtlattım senden sonra yönümü eksenimi şaşırdım kocakarı ilaci sürülmüş dilsiz heykeller sokağında
mataramda kızılcık şerbeti beş taş oynayasım var seninle sonra sessiz harflerle sevişesim bir ters bir düz ör ilmeklerini tenime üvey kalmasın duvarlar bu serüvende ulu orta yatak duvar öp beni
yarı açık cezaevi dünyada jetonsuz sesler korosu çığlıklarım mırıldanmayalı epey olmuş nabzımı saatler geçiyor tuzlu bir çarşaf geceden vav gibi büklüm perdeler kobay olmuş bedenim miâdı dolmuş bakire geceliğimin kezzap yangısı gözlerimden kalkışın
yakan top filminin dehşet dolu fragmanında adımız iblis ve melek elif cüzzamlı beli bükük ben gibi bir gelsen habersiz dudaklarımın üstünde yerin var hatıra gömütleri gözlerimi oyarken
biliyorum ’’ben neden soğuk suyla yıkanırken hep sen üşüyorsun sandım !?’’ diyorsun
kanser yıllığına işlenmeden adımız uyuyalım mı buz dolu küvette...?
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ceset torbası şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Ceset torbası şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ruhunu arayan bir ceset gibi dolaşıyorum ortalıkta Fate tıpkı bütün cinnetlerin kendi nöbetini tutması gibi kapının eşiğinde sabırsızlıkla bekleyip öncekinden daha şiddetli olacağını bildiği halde zapt edilmeyen duyguların yeni öfkeler doğurmasına ve kursağında dolup taşan kinlerin kusulmasına her akşam yataklık ediyor bu şehir döşeğini serip
...
sırtını yaslayacağın sağlam bir duvar arkanda yoksa Fate alçıya alınmış kırık bacaklarıyla senden medet uman bu şehir sevdiklerine köprü olmak şöyle bir yana dursun ağrılarını ya da sızılarını dindirmekse tek derdi gözünün yaşına bakmayıp biriktirdiğin hasretlerin dış hatlarda bekleme salonunu mesken edinen ayaklarına yatıya kalma meraklısı bir müebbet giydirip intikam alırcasına ve suçunu ağırlaştırırcasına üzerinden basa basa ezip geçmeyi seni ve diri diri mezara sokmayı nasıl da ister bilir misin
...
işte bunun gibi bir şey ceset gibi dolaşmak...her gün içinden kalkan bir cenazeye merasim telaşında olmak...ama çok iyi de bilirim daralmaktan geçer bu dikenli yollar...kopmadığı için gerilir hayat...gün gelir döktüğün gözyaşları kuruyan dallara ilaçtır...kim bilir...