su ve mataraölebiliriz senle en kırılgan yolculuğumuzun en sinemaskop sevişmesinde… öpmek sırtımdaki çivileri en yoksul gömleğime ruj kokusunun yılışığı… sevişebiliriz senle en ölümlü kaçışlarımızın en serseri soluğuyla… altımdaki tahta çarmıhıma yapışkan canımı yakıyorsa da zaman ve biz bir morgdan kaçışımızı resmediyor kirli parkamı ölümcül bacaklarına örtüyorum su ve matara saçım ve sakalımla aynı mezarda…. gidebiliriz senle en alıngan aynalarımızın en sert kimliğiyle… kırılmadan… hadi gel Norveç Norveç bakıyor elimdeki pasaportun gözleri… ya senin gözlerin su ve matara yüzüme susuyor… RÜZGAR |
etleri çürümüş iskelet gibiydiler
cama yapışmış sinek ölüsü gibi
kokusuz yastıklar
kirli çarşaflar
ve o ses...
ben onları gördüm
ateş basmış dudakları
gıcırdıyor dişleri
karanlık su aksinde
ağlıyor bir kemanın gölgesi...
ben onları gördüm
kokuyordu nefesleri
sen benimle meşgulken
hangi aralık girdiler ki içeri...
kalitenin ilgi görmeyişi ne acı... kendi adıma keyifli, şiir adına kırgın ayrılıyorum sayfadan...şimdi gitme zamanı... yine ölmeye geliriz...:)
sevgiler dipnotta..iliştirirken kanadı yine serçe parmağım...:))