iyi bu karanlıkgeldiğinde açılmamış asitli buz kütlesi… sanki bumerang yemişim gırtlağıma tüm salgılarım kendime isyan buldum bir gün seni ama aynı gün kaybettim berlin’de bir otelden çıkıyordun salaş bir adamla acımasız ve simsiyah bir arabayla gittin koştum acımasız ve simsiyah adımlarımla sokak korktu adımlarımdan salyalarını bıraktı strela ırmağına evsiz bir kadın kimyamı çözebilecek bir mağara aradım ölebilmek adına bütün tutanaklarda vuruldu geçsin diye geldiğinde açılmamıştı henüz fosforlu kalbim iyi bu karanlık tam da ciğerime göre durma orada öylece yoksulluklar çarpar geçer geç kalmış gülüşlerine şimdi kenarında hayatın kıyısında sessiz ellerinin durdum öylece kim vurursa vursun diye hınzır bir hücre saklı durur hala soluğumda seni bulursam bir gün sakın öpme beni soluğuma karışmasın soluğun /suçlu sayarlar seni yaralarından ölmek için bile izin yok gördün mü yine durdum öylece buruşuk bir geçmişle beni senden sorsunlar diye geldiğinde açılmamıştı henüz fosforlu kalbim iyi bu karanlık tam da şiirime göre RÜZGAR Fotoğraf: FERHAT ALPÖZEN |
her şeyin üzerini örtüşünden değil midir siyahın çekiciliği...
gecikmişlikle beraber selamlar gezgin...