Gülizar
on üç’üne kadar gül(dü) Gülizar
toprak kustu Gülizar sustu nasıl susmasın yasaktı ! oysa daha çocuktu ve her şey ona bir oyundu hayat hiç okunmamış bir kitap aşk hiç tanımadığı bir yabancı ve hiç açılmamış bir mektup sevgi kır çiçekleriyle örülen başlara taç’tı kimi zaman ve üzerinde düş kelebeklerinin uçtuğu sevinçli bir an kapı önü oyun zamanı oynamalıydı oysa Gülizar evcilik beş taş saklambaç... elinden alınmasaydı oyuncaklar hem de hiç sorulmadan renkli elbiseler diktiği bez bebeği on dördünde canlanmazdı belkide kucağında o zaman oyun bozuldu çaresizliğin yolları çok uzundu engelli bir yarışa soyundu yola koyuldu Gülizar kucağında biri bezden diğeri canlı sırtlandı çocukluğuyla birlikte oyuncaklarını yürüdü yürüdü rüzgâra doğru daha yirmi beşine gelmeden dizildi beşibiryerdeleri baş ucuna oysa inciler takılmalıydı ak gerdanına renk renk açmalıydı gülleri ve koşmalıydı baharla güneşe karşı fakat güneş penceresine konan bir suçluydu artık umut kapısı açılmayan derin bir sancı dil nice ağıtlar yaktı su çocuk anaların gözünden akan yaştı sanki taştı ....ve bir gün çağlayanlar dağları aştı Gülizarlar kardelen açtı dursun artık bu deli rüzgâr uçmasın erkenden kuşlar susmasınlar... ve artık Gülizar’ların yaşlarıyla değil sevinçleriyle döşensin Cennet’in taşları ... Sevilnur Durmaz (Annem’e ve bütün çocuk annelere) |
şiirsel tadı güzel...
eskiden ebeveyblerin icazetleri ile erken yaşta uçardı kuşlar...
şimdilerde yine erken uçuyorlar
kendi cehaletleri ile
ahhh
bu iletişim araçları
keşke doğru amaçlar için kullanılabilse...
güzeldi şiir
tebriklerimle