sarhoş asmaların biriktirdiği boğazımı yakan acı bir imgedeyim
[Birhan Keskin - Eski Bahçenin Hafızası]
/ “Bir ölüm kaldı özü sözü bir“ Diyecektim, demedim... /
...bunlar ellerin değilse halüsinasyon görüyor olmalıyım bu sıcaklık ve beyazlık şizofreni olsa gerek...
cesetler geçiyor içimden soğuk cesetler kendime rastladığım morglar buluyorum sokak köşelerinde çıkmaz bir beden çelimsiz panik hali var yüzünde çabucak kaybettiğim
sabırlar dilerken merhamete aç pansumana muhtaç yaralara ezilen azınlığın kardeşçocuklarına ithafen kalabalık halklarla binaen
akıl ile kalp hizasında artçı deprem sömüren insanların gaddarlığına hitaben biraz kalp diliyordum beni bulduğunda vicdandan yoksun sağırlara bulaşmış öfkeye kastederek
öyle ki, hasretten soyutlanmış gurbet gelinlerine aşk dili-mli-yordum dilim dilim kırmızı gelinciklerle satırlarla cümleleri doğrayıp somutlayana dek -yoktu kimse-
heyecandan yoksun kalabalıklara telaş diye direttim çok sonra geçmiş bir zaman diliminde sıkıcı günlerin ıssızlığına istinaden
dostluk diledim bayram bahanesini bekleyen küskün yalnızlara çok istedim çoktan daha çok bir şey bulamadım barıştan daha güzel bir his büyütemediğim gibi
ben gecelerde yaşıyordum ölmeye niyeti olmayanlar kadar açtım karanlığa kalsın istiyordum cehennemlere bağrında ateş biriktirenler gözlerinden siyah kuşku fışkıranlar buraya değsin, tam solumdaki ağrıya kaderini ağlatsın, yarsın ıssız günlerin geleceğini
adam olmak kimi zaman aklını kalbinle asmayı gerektirir mantık ipliklerini boğazına geçirebilmeyi
bundan sebep istiyordum ki cancağızım assın birileri kendini feda edip yaşamak uğruna hatta ölmek için
’canların canı’ diyordu sultanların sultanı! canıma kastı varmış gibi
ilk kez belki böylesine çok kez soluk gamzelerim tebessüm etti titreyerek
uyandım soluk soluğa güneş adının baş harfleri gibi gülümsüyordu
parantez, soru işareti ve yine parantez boşluğa yuvarlanan bir sıkımlık nida gibi üzerime yüklenerek devrilirken savaş vagonlarım hür ve tek
bugün her şey senli olacak uzak ve acı / yakın ve tatlı bir mizansene öykünerek
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Başlık, ilk görüşte bana farklı bir izlenim verdi. Hani yine hayal kırıklığına uğrayabilirim düşüncesi sardı etrafımı -daha önce öyle olmuştu başka sayfalarda-;ama gidişim öyle bir gidiş oldu ki, o sayfadan birkaç şiir okumadan çıkmadım,başka bir deyişle çıkamadım!
En sevdiğim tarzdır diyebilirim: stabilize bir yolda çıplak ayaklarla yürür gibi. Duru bir dil* kullanarak okurunuza ulaşmayı çok harikulade bir şekilde ifa ediyorsunuz.
Aslında yazdıklarım mübalağa olmasın diye de,dikkat ediyorum; ama beğenimi de nasıl ifade ederim diye derin düşüncelere kapılıyorum. Aslında bunları düşünmek yerine okuduğum şiirleri düşünmek istiyorum. Nasıl ki beğenmediğimiz bir şiiri,beğenmedik, diye yerden yere vuruyorsak,beğendiğimiz bir şiiri/şairi methederek yükseltmek en tabii hakkımız.
Mübalağa sanatı’nı şiirlerde bıraktım.
Eller ne dese desin!
‘’…bu sıcaklık ve beyazlık şizofreni olsa gerek...’’ daha şiirin girizgah kısmında metaforları görüyoruz. İmgelerle yüzen bir şiir, Şiir denizinde… İki gün içerisinde iki büyük kalemi* keşfetmenin mutluluğuyla çekiliyorum bana ayrılan köşeye. Ama geç tanımanın hüznü de sarıyor etrafımı.
Öyle ki,
Tekrar dönmek şartıyla ayrılıyorum bu sayfadan
Not: Çocukluğa* özlem duyan bir kalem olduğunuzu eklemek isterim.
Saygılar
Harun Aktaş tarafından 6/8/2011 11:17:46 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aklını kalbinle asmak mı...İnsanın kendi ipini kendinin çekmesi gibi bir şey bu.Yaşananlar taşmış yürekten sayfaya.Diyecek laf bulamadım.Derin bir o kadar da maniler yutkundutdu beni.Kutlarım..
parantez, soru işareti ve yine parantez boşluğa yuvarlanan bir sıkımlık nida gibi üzerime yüklenerek devrilirken savaş vagonlarım hür ve tek
...... kısacık ömürlerin asırlık savaşçıları kelebekler... imrenilesi.... insandan daha dirençli azimli ve hassas... öğrenmek isteyen alabilirse en güzel öğretici.
ne güzeldi okuduklarım..
bundan sebep istiyordum ki cancağızım assın birileri kendini feda edip yaşamak uğruna hatta ölmek için ..........
herşeye ragmen varım demek için... hür ve tek ama asla yanlız degilsin..
Hani yine hayal kırıklığına uğrayabilirim düşüncesi sardı etrafımı -daha önce öyle olmuştu başka sayfalarda-;ama gidişim öyle bir gidiş oldu ki, o sayfadan birkaç şiir okumadan çıkmadım,başka bir deyişle çıkamadım!
En sevdiğim tarzdır diyebilirim: stabilize bir yolda çıplak ayaklarla yürür gibi.
Duru bir dil* kullanarak okurunuza ulaşmayı çok harikulade bir şekilde ifa ediyorsunuz.
Aslında yazdıklarım mübalağa olmasın diye de,dikkat ediyorum; ama beğenimi de nasıl ifade ederim diye derin düşüncelere kapılıyorum. Aslında bunları düşünmek yerine okuduğum şiirleri düşünmek istiyorum.
Nasıl ki beğenmediğimiz bir şiiri,beğenmedik, diye yerden yere vuruyorsak,beğendiğimiz bir şiiri/şairi methederek yükseltmek en tabii hakkımız.
Mübalağa sanatı’nı şiirlerde bıraktım.
Eller ne dese desin!
‘’…bu sıcaklık ve beyazlık
şizofreni olsa gerek...’’ daha şiirin girizgah kısmında metaforları görüyoruz.
İmgelerle yüzen bir şiir, Şiir denizinde…
İki gün içerisinde iki büyük kalemi* keşfetmenin mutluluğuyla çekiliyorum bana ayrılan köşeye. Ama geç tanımanın hüznü de sarıyor etrafımı.
Öyle ki,
Tekrar dönmek şartıyla ayrılıyorum bu sayfadan
Not: Çocukluğa* özlem duyan bir kalem olduğunuzu eklemek isterim.
Saygılar
Harun Aktaş tarafından 6/8/2011 11:17:46 AM zamanında düzenlenmiştir.