Kübalı Kız
Karanlıktı…
Latin taş sokaklar boyunca yürüdüğüm Ve köşeden dönüp bana doğru gelen Kübalı bir kızdı Uğruna coğrafyaları hatim edip Okyanusları aştığım. - Islaktı… Beline kadar inen uzun parlak siyah saçları Ve Tanrı’nın hediyesiydi hafif yanık bacakları İçine çektiği sert sigaranın dumanı Şahit olunmaz bir şehvetle Titretiyordu ateşten dudaklarını. - Aşıktı… Kolunda koca bir dövmesi Ernesto’nun Ve ucuz bir yüzük narin parmağında Meksika sınırında vurulan eşinden Severdi ellerini bağlayıp Onu sessizce anmayı Anlatmıştı bana bunları bir Havana akşamında. - Panamalıydı… Bakışlarımı bir bıçak kadar keskin bulan annesi Ve dünyanın en şanslısı saymıştı kendisi Asil kızının tesadüfen tanımasını beni Sayılıydı lakin birlikte geçirdiğimiz günler Bir fırtına gibi geldi yel gibi geçti. - Kanamalıydı… Gönülden ateşe atlayan pervane misali sevdası Ve gün geçtikçe açılmaktaydı göğüs yarası Çıkardı feza’ya sessizce gözyaşı damlatırdı semadan Görünürdü üzgün silüeti Fidel’in devrimci sarayından Dayanamadı Kübalı kız attı kendini uçurumdan. - Rüyaydı… Karadut şarabını tebessümle bana uzatması Ve güneşin doğarak bakışmalarımızı kısaltması Kübalı kızın daha gidecek yolu vardı Diline eskilerden İspanyol br şarkı doladı Antimilitarist bakışıyla gidip Ardına bile bakmadı. ARDA KESKİNKILIÇ |