Şiir'in Şems Hali
Sen hiç bilmezsin
Fransız aristokratı kızım benim Buralar aşksız çivi gibi soğuktur Şafak vakti fabrikalara Proleter taşıyan otobüslerin Lastikleri kadar kabaran kulaklarımla Stalin kadar çirkin oldum ben Şimdi konmaz paslı pervazıma kuşlar Ve hiç olmayan o koca memeli kızlar Bakmamak için bana Yüz çevireceklerdir Muhtemel… Gerçi herhangi bir süs havuzundan Su içen karnı tok filozoflar kadar Dikkat çekerler nezdimde Çukursuz burjuva kaldırımlarında Yüksek topuklarla yürürken İz yapmış jartiyerleri ile Sözde şehhvet serpmek adına parfümleriyle Kusmuk kokusu dağıtırlar etrafa Hem ben kuru soğukların kesildiği anda Yağmurları dansa kaldıracağım geceleri Patagonya’dan Belh’e Kartaca’dan Tebriz’e Tango yapacağım su damlalarıyla Ve ansızın Şems çıkagelir Ene’l Hakk ile boğulmuş Hallac yanında Kalın tesbihini şakırdatarak Hu çeker dansımı durdurur Silkelenir kendime gelirim Sürre Alayının önünde Mehterbaşı’nın gülbankını dinlerken Bulurum naciz bedenimi Nakkare sesleri Kubbet-üs Sahra’ya Kadar titretirken ruhları Selam verir kollarımı bağlar Petersburg sokaklarında gözümü açarım Soğuk iklimin sıcak insanları Yanımdan geçerler omuzlarıma çarparak Marksizm sendeler Troçkizm çoktan ölmüş Nerde eski Bolşevikler diye ağlayan Orta yaşlı bir Rus kadın gözüme çarpar Elinde bir kırık ekmek Mayakovski dizeleri dökülür dudaklarından Paris’te ölmek isterdim Moskova adında bir yer olmasaydı eğer Derken yanındaki çocuğunu sürükler Karanlık komunist sokaklara Ve bir silah patlar Marakeş sokaklarında Dağılır ıhlamur kokusu aniden Kan damlar bedevinin entarisinden Sessizlikte Sensizlikte… Bilmezler Yerde yatan bedevi Petersburg sokaklarındaki Rus kadın Mehterbaşı Mansur ve Şems Hatta karnı tok filozoflar dahil Hepsini topladığımda Bana aşkı hatırlatır Çünkü Onlar hayat mücadelesi verirlerdi Aşklarına dair Tıpkı kulakları soğuktan Buz tutmuş Ben gibi. |