3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2628
Okunma
galiba,
galiba öyleydi
yarasında karın
her damla pınar açtı gözlerinde
düşer yollara oğul
bir tohum kabuğunu yırtar bahara
ayva tüy devşirir
sarı bir sonbahara
düş yorgunu bir gülüş
iğde kokar
çağırır tuzlu bir derviş tüylerimi
son bahara
gözlerimde söz
yüreğimde köz
buzu güneş çağırır
tuzu derya
yol bulur yetimliğim
yollarda parya
ben sarı değilim ama
tüylerim ayva tüyü
üfle anne,
üfle geçsin bu büyü
gamzemde gül değil
mavi taşlar
çukurunda kuşlara
kursak olur yaşlar.
bir elimde bir ihtiyarın
ağaran kaşları
bir elimde yenidoğan’ın
ayva sarı saçları
sev beni anne,
okşa göbeğimi
ilk günkü kadar acıyorum
yemiş kuşlarının dideleri batıyor gölgeme
anne ne olur
bana öl deme
aklına her düştüğümde
kuşları sula
güvercinlere ver arpa yemi
bütün komşuları da öp anne emi
mavi bir yalnızlık çağırır beni
anne
tutabilir misin kızılcık kırmızı sesini
solu beni anne
bak her sabah
kapıdaki iğdede açacağım
yâr demiştim
önce yarmış
nisanda mevsim bazen kar
bazen baharmış
kırlangıçların kafesi yok anne
saban toprağı süleyman’ın nefesiyle sürer
ve
tohum toprağa
belkıs’ın gözleriyle girer
kamış neyzenin elinde zülfikârdır
ne gördün oğul deme
mevsim artık sonbahardır
sabâ bir gaz lambasıyla ışıt taşımı
nihavend kuşlar yesin
kimyon aşımı
kokla anne
ne var ne yok cümle kardaşımı
uyandır beni anne uyandır
yastığım yatağım ter
bu uykusuz rüyalar artık yeter
sütten yeni kesilmiş
kuzular gibi melemeliyim
çok acıyacaksın bilirim annem
senden evvel ölmemeliyim
babam çağırıyor anne
yokluğumu öyle bil
sil anne,
gözlerinden yağmurları sil
say ki ,
yorgundum
uykusuz geceden kaldım
say ki,
su döktün
suya uyanmadım
bazen bir papatya
bazen bir ökse otu
toprağıma söğüt gibi eğil
sen ıslanma ben ıslarım
beslendiğim gövdemi
kaç şimşek ışıtır
kaç şafak yıkar bu şehri
annem
oğulcuğun yüreğindedir
yüreğini okşa emi...
5.0
100% (8)