YolculukYolculuk var birazdan, bir durulmaz menzile. Hancı yazdan, ayazdan, bekler durur sır ile. Dipsiz uçurumlardan, çatlamış vadilerden, Nehirler gibi akar, susuz kalmış kafile. Gerçekten daha gerçek hayalden bir denizde, Bir batar ve bir çıkar varmak için sahile. Anne, baba, eş ile çoluk çocuk beraber, İnsanlar düşer yola hep kabile kabile. Arkada çığlık kopar, ateşten, gölgelerden, Karanlıklar tutuşsa aldıran yok nafile. . . . "Ne mal var ne de mevki bu seferin ucunda, Hancı, bütün iş O’nda, âlemler avucunda. Her yolcunun bileti tâ ezelden kesilmiş, Bilenler bilmese de yolu eskiden bilmiş. Çok önceden yazılmış besbelli bir yazı bu, "Âh" ile paramparça bilmem kaç yıllık tabu. Allah güzel olur da istemez mi güzeli? Kader denen çıkmazda insanoğlu bir deli. Kader, küllün çapında bir tercihtir, velhasıl Ve cüz!... Kim ne isterse dilemekten bir fasıl…" . . . Eyvah diyenler akın akın koşturmadalar, Yeter bunca zamandır çekilen onca çile. Bir uğultu kervanda hep kulaktan kulağa, Geçmişten geleceğe bir nûr ki dilden dile; Dolaşıyor sessizce yeri, göğü, dört yanı, Rüzgar hiç uğramazmış, sönmek bilmez kandile. Yolcular, şu yolcular bir sonsuzun yolcusu, Menzil, durulmaz menzil, yalnızca bir vesile. Bu yola düşenlerden yolda kalan olmadı, Hancı’dan al haberi, haberci pâk silsile... Ankara, Nisan 2011 |