BİLEKLERİMLE KELEPÇELERİN KARDEŞLİĞİ:
/Boşunalık duygusuyla, vurdumduymazlığı ve hukuki demogojiyi adalet sandık!
’Yargı diyalektiği önyargısız ve koşullanmasız’ bir hükme ulaşamamış ve sistematik yasalar sakat doğmuşlardır. Yasalar insanın, dünü, bu günü ve yarınlarını yaralamıştır!.. kuvvetlinin, kuvvetsizi acımasızca yok ettiği, bu adalet bunalımında; herkesin hakkı tehdit edilmektedir. Bu yüzden sadece yaralarımız bağımsızdır!../ I Şimdi yağmalanmış bir ülkenin batısında, bileklerimle, kelepçelerin kardeş yüzünde/ bağışlanmaz suçlarla kesişir yolum... soğuk kış gecelerinde yuvasızlığı çukur hayatların, okunaksız ve alabildiğine derin alınyazısıyla... kimi zaman gecenin sessizliğini parçalayan bir türkü uzanır, harcı yeni karılmış umutların dilinden... her yerde insanların şehvetli karanlığı kıllanmış düşlerine ağda yaptıran orospular ve kendi vicdanını haczedemeyen avukatlar, uzuvlarını kaşımaktalar!.. hegemonik yapısında yeni çağ aşkları, çırpınarak ölüyor!.. akortu bozulmuş hayatın, türküsü söylenemez!.. yaşadıkça eksilen, sevdikçe çoğalan ve sana uzanan/sana uzayan hayat- anlatılması güç aşklarda, yaralarımdan tanı beni, sevgiye dayanıksız acılarımdan ve infilak eden şiirlerimden-tanı beni, gittiğin yakınlık, asla dönemediğin uzaklıklarda dudaklarında cam kırıklıkları ve kanayan susuşlarınım senin, bağır beni-bağır beni... sen, yalnızlığımın karanlık çıplaklığında, içimde upuzun yarıklar bıraktın, çok ayıp ettin!.. kim bilir şimdi nerelerde masumiyetin gasp edilir, nerelerde anlamını kaybedersin!.. II her şey ama her şey!.. dalgınlığında başlıyor kalbimde patlayan bir cephaneliktin inançlı sevmelerin sancılı öyküsü beni tanımaz bu sızlayan harfler, bu uğultu bu senden uzaktalık, bu dağınıklık bu karanlık ve her şeyden kopuk ruhum... sen tanı beni kalabalıklara dönük yüzümden sorularım kalbinde yanıtını, acıklı öyküm sen de anlamını bulsun... III çarmıha gerilmiş İsa’nın yasıydım bir zaman, emperyalizmin acılı sürecinde kimse tanımaz beni, bu paraya yenilmiş yasalarda katledilirken insanlar ve örtbas edilirken zorbalıklar, yasalar tanımaz yalnızlıkları!.. IV aşklarım çırpınarak ölüyor!.. meyve vermez darağacı adaletsiz susuşlara dağıldı yaralarım senin için uzun yollar yürüdüm uzun yağmurlar yağdım uçurumlarda uçmaya kalkıştım!.. kuşların çığlığında, karakışların ıssızlığında kaldım!.. V duygularına kürtaj yaptıranlar hep kendi mezarlıklarında... tabancamı doğrulttum, hep ıskaladığım hileli sevişmelere, yine ıskaladım!.. kimse aramaz sevginin yokluğunu, sormaz zulümlerin hesabını umutsuzluğunun nedenini soruşturmaz!.. ipe sapa gelmez yalnızlıklarda, artık artığı bile değilsiniz aşkların VI say ki ayrılık binmiş omuzlarına, sen vazgeçme taşımaktan say ki ömrün törpülenmiş, yurdunda ve acıların kardeş yüzünde say ki her hangi bir yoksulluğun uçurumundasın düşmenin- soylu bir gülümsemeydi ölüm-ölümünde önüne geçen delikanlılıklarda... hayallerini çaldırdın sesini şarkılarını ama çaldırma yalnızlığını!.. yalnızlığını çaldırma ’çünkü insanın insana vereceği en değerli şey yalnızlığıdır!..’ (Birdal ERDOĞMUŞ) |