KENDİNİ VURABİLMEKTİR EN ZOR HEDEF - II -
En çok yalnızlık doğar kalabalığın rahminde....
Acılar, çığlıklar ve eksik bir cümle gibi duran hayatlar... I Bir yol misali uzuyordu acılar; içimde ağrıyan bir sonbahar... günler geçiyor kurşun gibi yalnız ve yenik... yaralar birbirine karışırdı; yalnız yaralar, kalabalık yaralara... insan tacirleri, kadın tacirleri yeni sürgün yaralar pazarlardı... Bakarım günlerin teninde herkes savrulmuş yollara; sesleri yankısız, soruları yanıtsız bırakılmış... kime baksam vurulmuş içli bir aşk mevsiminde... Benimse içimde ağır yaralı bir sonbahar. Acı kusan şehrin sancılı varoşlarında ağıtlar yakmaya geldim; kusurlarınızı gömdüğünüz geceleri yakacağım, hepimiz yanacağız kimse kendini söndüremeyecek!.. II İnsandır: ılık rüzgarları var yeminli intikamları ve ateşli silahları... İnsandır / isyandır silaha uzanır sımsıcak elleri ve şarjörüne yerleştirir kendini... / İnsan, fırtınası insanın, İnsan, limanıdır insanın... / Herkes hüzünlerden payını alır hayatın imbiğinden geçtikçe... yollara daldırınca burkulur gözleri boğulur özlemin soğuk sularında asla kucaklaşamaz kavuşulmaz kendiyle... / Suçludur insan, hayatın cenderesinde mağluptur! / III ’Hiçbir ölü hayat sızdırmaz’... her şeyi unuttuk çünkü... gülü dalında / külü ateşinde dostlukları hatıra defterlerinde rüyalarımızı başka uykularda şairi suskularda sevdaları hain pusularda unuttuk! pervasızca / acımasızca..! IV Simsiyah kederler sızıyor kendini hedef alan hayatlardan... bense masmavi umutlar ekiyorum yarınlara.. suçluya yataklık eden bir gecede şakaklarımda oynanan bir ’Rus ruleti’... darp edilir kalbim / sesim tutuklanır düşlerim kundaklanır... Ellerim de yetişmez karmaşanın koynunda kıvrılmış uyuyan çocuklara... dağlara koşun... / nehirlere çocuklar... V Sen git... / beni bekleme! varsın eskisin yüzüm ayrılığın devrilen yıllarında, küflensin gülüşlerim, zemherilerde soğusun sesim, üşüsün şarkılarım, buz tutsun iklimsiz aşklarım... / Bir şiirdim, yazıldım, derinleştim neyi sevdiysem hep kaybettim! / Ben burada, yanıp yanıp kül kalsam, hayatın sırtında bir bıçak gibi paslansam, hep hüzün taşısam tek heceli sevdalara... ısrarla kendini kanatan anılara ağlasam ağlasam ve hep mağlup kalsam. VI Aldırma! rüzgarlarına, ağrılarına, tuzaklarına, infazlarına bu kentin; atma yaralarının kabuklarını, biriktir... yoksulluğun buğulanan camlarında, kana boğulmuş coğrafyalarda sancılı, suçlu ve kemirilmiş ve isyankar... Bu yara, ne sondur ne de ilktir... / Atma yaralarının kabuklarını, biriktir; bir mermi gibi isabet et keybetmenin kalbine beni tanımla, geceyi anla; ben hiç kimseyim... bak, binlerce hiç kimse! / VII Eğik bir zaman ki, zulme boyun eğildi, kimse artık doğrulamaz! şairsen mahpus yatacaksın kelepçelenecek ellerin küflü sözler iliştireceksin hayatına... Öyle bir zaman ki: toprak yağmurunu, ırmak sesini, rüzgar iklimini reddeder! Birdal Erdoğmuş - |