Yüreğimin yangınını gözlerinle yıkasamne denli sobelensem de körebelerinde kaderin düşlerimi kurcalamaktan usanmasa hayallerimi vursa da her atışta kör talih, kaldırarak düştüğüm yerden bırakırım yine de kendimi; ben gibi mecnun ve hercâi, sen gibi efsunkâr ten gibi doyumsuz ateşlere. nasıl ki bir hafakan kuşatması altında elinde kalırsa çareler insanın, işte öyle acı, öyle yapışkan kem kader kıvamında başımda belâdır canım. bir cinnet kıyısında tutuşturmadan son bâdesini elime ecel, yaslayıp başımı göğsüne hülyâların düşsem diyorum düşler vadisine, uyanmasam, ayılmasam, kuşanıp gelse mehtabını geceler, ve sen sakim olsan; içsem leblerinden zülfünün şebnemiyle karışmış hayat şarabını ve doğsa gözlerime yıldız yağmuru gözlerin öylece kalakalsam; mekan hangi mekandır, zaman hangi devranda bilmesem, anlamasam. hiç küllenmesin diye közü ateşimin yüreğimin yangınını gözlerinle yıkasam… |