huzurevinin huzur/suz sakini...kurumuş bir çiçek gibi boynu bükük yalnız ne fırtınalara göğüs germişti ne depremler atlatmıştı yüreği hep ayakta kalmıştı yıllara meydan okuyan çınarlar gibi yokluklara inat hep varlıkla yaşamaya çalışmıştı içindeki gözyaşlarını her zaman gülümsemelerin arkasına gizlemişti geçip giden yılların derin izleri kalmıştı yüzünde her kırışıklıkta bir anı saklamıştı sanki saçlarına aklar düşmüştü tel tel hatıralar kırık dökük şarkıydı dudağında özlemleri siyah beyaz fotoğraflardaydı elinden hiç düşürmediği masmavi gözleri kapıdaydı kulağı duyacağı ’Anne’ sesinde beklerdi...beklerdi... üç evlat yedi torun sahibiydi O evlatlarına sahip çıkmıştı yıllarca ya evlatları Ona... huzurevindeki huzursuz koltuğunda pencere kenarında ömrünü tüketmekteydi söylenmemiş sözleri vardı daha yağmurlar dolusu cümleleri ve dudaklarında hep aynı dua ile yalnızlık ışığını yakıp beklerdi umutla sabahları ve bir sabah bekledikleri geldi Onu hayatının bir durak sonrasına yolcu etmek için aldılar omuzlarına dualar ile... 16/08/2007 |
Çok güzeldi. Saygılarımla