kavisŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bugün güneş doğmayacak
Bugün sen çok öleceksin .......................... Her aşk kendi içinde yaşar Çaldığın kapı kapanır sonunda cepleri cehennem doluydu geldiğinde kurada çıkmış bozuk saat ve terkisinde acıklı gözler biriktiren adam melul bir sancı bu biraz hasret biraz dert biraz yankı yanığı süsler bulaşmış geceye kıvrandığım bir tek kelimeler şimdi kıvrandıran kelimeler.. hangi kavise çevirdiysem yönümü güzel olan her şeyi bir çırpıda marifet bu ya! yitirenlerdenim ben de.. heba edenlerdenim kendi elleriyle! yine zehir gibi bir yanık kokusu genzimi yaktı dumanı yine usulca ama ben arındırdım ruhumu sende arın ve sonra dinle rüzgarın çığlığını ahh bu ömrümün kavisli yolları ahh bu engebeli araziler ne sinsi ve geçilmesi imkansız dikenli teller öldürecek beni ve gömecek içine desem ki; vazgeçilmezler ki kurnaz ve haylaz? /akıtma bana zehrini/ sözlerim ki dayanılmaz hafifliğindeyken çok uzakken buralardan neden gittin, neden gittin? gömdüğün o çukurda unutup beni neden gittin? ve şimdi neden geldin geri! dönüp dönüp kendine dolanır tilkinin kürkü kürkçü dükkanının geçtiği o kavisli yoldan geri dön! geri dön! al göğsümdeki şu yumruyu ve geri dön geri… dön… ‘kanatlarımdaki har’ı al ve serinlet biraz… akrobatik yalanlar seni yaralar, ahh cambaz.. geri dön, kurda kuşa yem olursun.. geri dön.. adımızın baş harflerini bırak avucuma… bırak inadı, şimdi geri dön, o geldiğin kavisli yola… fulya/mart2011 |