söz vermiştin bana hicrana maviliğini giydermeyeceğineAşk tek bir hece sensiz bir hayat kaç cümle olabilir ki vefalı? gözlerim; gece karası gözlerinde bir başka üşümekte ellerim; ölüm kadar soğuk nedense şehr-i İstanbul’um telaşlı. seni uzak diyarlara yolculuğa uğurlama edasında Haydarpaşa suskunluğun koynunda mıhlanmış gözlerim boşluğa sanki yüreğim yok yerinde. alıp gittin yanımdan damarlarımdan çekilmiş tüm yaşam emarelerim............... neden bu kadar üşümekte sol yanım? içimdesin, nasıl bu kadar bana yakın olabilirsin? ey yâr cevap versene. her satırımda adını hecelediğim sana el gibi duran düşlerim gibi sus emi. seni; sana anlatan ben olacağım. bak giydim yine hicranımı gerçek kadar çıplak yürekcağızım ört bas etme kalemimi inkar etmeyesin zifiri karanlıkta kusacağım ruhumdaki vaziyet-i ahvalımı şehrimin ıssızlığını kaldıracağım. harf harf kurayacak gözpınarlarım ayak ucunda. dar ağaçına asacağım kara yaşmağımı beni; sisli ve bir o kadar soğuk İstanbul’uma mı emanet edeceksin? ben; düşlere yataklık ettim yüreğimde içimdeki fırtınalarla savaşırken yarı yolda bırakacak mısın beni ey yâr? sensizliğin içinde benliğimi kaybettim hicranın vurduğu siyah gölgelere bakıp kaç kez ölüm hükmü giydi bu mâşuk kaç kez hasretin gölgesinde vuruldu yüreğim. bindiğin banliyönün son vagonunda yüreğimin kaçışında terk edildim. ruh ve beden arasında itişmeye inat yalnız kaldı yüreğim aşk safında. oysa sana tutan da bendim, hayatı renk cümbüş yapan da kendini soyutlayıp sana koşan yeri geldi gölgemi bile aydınlatmaktan yoksunken düşlerimi Şems"de büyüttüm gün geldi muktedir olamadığım lodasta yürüdüm göz yaşı akıtarak. ama asla yüzümü sana geri çevirmedim be yâr hadi gel sevdiceğim bindiğin banliyönün son vagonunda çık gel diyorum sana. İstanbul’umun soğuğunda buz keser ellerim dualarımla uğurlayabidiğim cancağızım Galata Kulesi bile sana gel diyecidir neden bu kadar gitmeye heveslisin sen ey yâr ? niyetin cennettimi cehenneme çevirmek yırt biletini biliyorum yüreğin beni çağırmakta. gitme ne olur. kalemimi beyaz kefenli sözcüklere alışık değil hicranımı al , nisan yağmurlarının bereketli suları ile guslen yüreğimi bana geri ver be yâr kuraklaştırma gözlerimi kulak verme trenin sesine gidersen; susarım musalla çığlığında. gitme. dudaklarımdan dökülen en büyük duamsın .......... yetmiyor mu yüreğimdeki yerin ? yetmiyor mu sana biçtiğim onca sıfat ? susmasana ey dudaklarımdan dökülen en büyük duam yüreğimin birinci sayfasındasın. beraberce el açtığımız dualar boş dönmesin. gitme diyorum ellerin hüsnüyusuf kokar gözlerin ise hayat. morg sessizliğinde nefes aldırma beni kalemimi neştere vurdurtma. gitme ey yâr dizme boğazıma gözyaşlarımın sessizliğini baş aşağıya eğdirme ellerimle doğrultuğum yüreğimi giydirme kalemime beyaz kefenleri gitme ey yâr gitme. Sığınayım gögüs kafesindeki sıcaklığına. gitme diyorum sana. dinle beni ey Kız Kulesi. gönül yaralarıma tuz basan Marmara’m söz vermiştin bana hicrana maviliğini giydermeyeceğine................ 04/03/2011 gordion(gülözkan) |