Seslerimiz Buz Kesti…
Omuzlarım yere eğildi…
Ne bu tarafa, ne öbür tarafa, farkındasızlık bu bedensel eğime… Dizlerim titriyor, diz çöküyorum… Yumruklarımı sıkıp sıkıp yere vuruyorum… Çukurlar açılıyor ıslak toprakta… Sağ avucumun dışı kanıyor… Canım yanıyor… İç acılarım bundan beter… Daha ne kadar dövüneceğim toprağa? Gözlerimden yaş akamıyor, çenelerimi sıkmış, dişlerim gıcırdıyor… Seni özletiyor bu dövünmeler… Özledikçe özlüyor yüreğim… Darlık bu içimdeki… Boş bakışlarda bu gözlerim, sonsuzluk dikiliyor bakışlarıma… Sonsuz kere sonsuz… Bu gözler bakışlarımla daima seni özler oldu… Daima sen oldu… Daima senli bakışlarım… Bu hasret içime çöktükçe çöküyor... Her şey yalan, her şey yalana takılıyor… Bakışlar yalan bakıyor, ben yalandan yalana yaşıyorum… Saçlarım parmak aralarıma takılıyor, yolunuyorum hayıflanarak… Bir bakış bu koskoca dünyaya, koskoca dünyadan kaybolan… Seni özlüyorum, özleyerek bakınıyorum, denizin maviyeşiline, kızıltan şafağına, batan güneşin alacasına… Ben neden özlemlerdeyim? Sen hoyratın bakışlarının içindeyken… İzlerini sürüyorum, ışık huzmelerinden… Yalan bu sevgi kelepçesi… Ellerim boş, sonsuzluk gözlerimde… Ben bir yalnızlığın sarhoşluğunda derbeder, Tek cümle hayatımı bağlayan, daima seninle… Özlemlerdeyim… Bu benim hayatım oldu, seninkini bilmem… Yazık olan hayatımı sana bağlamışım… Dokunuşlarım taş duvar, fısıltılarımız bile duyulmuyor, seslerimiz buz kesti… Kokun kar tanelerinde… Bakışların donuk mezar taşı sanki gözlerimde… Mustafa Yılmaz |