bedenim; meçhul bir kaderin buğusunun koynundamasadaki güllerin kuruyup gitmesine alışık olan ben alışamadın çekip gitmene senden sonra hüzünle başlayan her güne isyanla nokta koyuyor ’hicran’ dolu satırlar mis kokan odam ölüm kokusuyla dolup taşıyor................................ Kız Kulesi; Marmara’nın kıyıları boyunca uzanan gedikli mumu................ güzelim İstanbul’a kışın alacakaranlığı soğuk kuzey rüzgârıyla birlikte çöküyor bacalardan incecik dumanlar masal mavisi kanatlarıyla tutunan kış kuşları gri gökyüzünde........................ verdiğin acı sensizlikte de yakamı bırakmıyor görüyorsun cancağızım? ve yine şu gönülcazıma oluyor olanlar................... sen bırakıp gittin bense yangından yangına koşuyorum her an sensiz başlayan saatler akrep ve yelkovanın birlikteliyle Azraille başa baş göze göz savaşmakta...................... sen yoksun ve dönmeyeceksin gittiğin yer neresi bilmiyorum mutlusundur sanırım........................ hergece rüyümda seni görmem yetiyor bu gönülcazıma önce gülümsüyorsun gamzen cesurca aşikarlığını gösteriyor yağmur yüzün solgunluğunla bir belirlenip bir kaybolmakta ellerimin sana uzanacağı vakit burak olup mavi halıda kaboluveriyorsun. karabasan gibi çöküveriyor gecenin zifiri karanlığı ölüm kadar acı belki ama düşlerimde de beni terkediyorsun.............. ruhum; deruni ve sûkün kimi zaman sözcükler; seni unutturacak şekilde birbirlerini sokuluyorlar hicran; gönlüme içten olmayan iltifatlar sunmakta hayallerimde güçsüz bedeni eski görkemi kavuşmakta.............. bedenim; meçhul bir kaderin buğusunun koynunda 17/01/2011 gordion |
bedenime bastım bir basamak daha çıkmak için. kapadıkça gözlerimi, yarın adına tükendi nefesim.
bu gece ben nöbetçiyim, ucunu yeni açtığım kalemimde, bin mısra tüm aşklara.
yitip giden umutların peşine saldım gölgemi. belki gelir sabaha.
kardeşim ruhu okşayan mısralarına tam puan. yaz hiç susmasın kalemin.
saygılaRIMI kabul buyrun
karan