GURBETE GİTTİĞİN GÜN ÖZLEDİMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hayatta en büyük isteğim son nefesinde anamın ve babam yanında olmaktı. Ne yazık ki her ikisi de nasip olmadı. Geç kaldım. Onlara vefasızlığımdan değil, görev yerimin memleketime uzaklığı nedeni ile kısmet olmadı. Nasip olmadı yanlarında olup son nefeslerinde bir bardak su vermek, helalleşmek, ellerini öpüp hayır dualarını almak. Yabanların omzunda gitti tabutları kabristana, bana ise uzaktan dua etmek kaldı bir el gibi… Oysa onlar beni yetiştirirken hiç düşünmüşler miydi bir gün yabanların omzunda mezarlarına gideceklerini, annemin vefatına yetişemeyince rahmetli babamın annemin tabutundan tutup “ Hanım, hanım… Evlat yetiştirdin ama bak ellerin omzunda gidiyorsun, hani evlatların nerede “ dediğini daha sonra duyduğumda yüreğime paslı bir hançerin oturduğunu hissettim ve hala orada durmakta babamın soktuğu hançer, çıkaramadım çıkaramıyorum. Oysa “ - Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul” diyen anamın, ebedi dünyaya hicretinde yanında olmayı ne kadar istiyordum.
Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul,
Ellerimi koynuma soktuğumda, Dönüp ardına baktığında, Gözyaşım içime aktığında özledim. Su döktüm ardın sıra tez gelesin diye, Kurban adadım döndüğünde, Nasibine gül diktim, Akşamlara yarı açık bıraktım kapımı, Sokağa çıktım, koşan bir çocuğun çığlığında, İlk kar düştüğünde dağlara, Yün çorap örüp postaya verdim, Seni düşledim yağmur yağdığında. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul. Kapı eşiğinde özledim, Güneş batımında, Kapıların kapandığında, Kuşlar yuvasına döndüğünde, Ağıtlar gönderdim, Yüksekten uçan Turna katarlarıyla, Sofranda yerini boş bıraktım, Duvardan fotoğrafını indirip, Koynumda onunla yattım, Uyandığımda gecenin bir yarısı, Öptüm, kokladım, ben hep sana baktım. Tespihimde gün saydım, Nöbet bekledim, uzayıp giden yollarda, Seni benden alıp giden yollarda oğul, Peş peşe kopardım takvim yapraklarını, Tez gelesin diye çok bekledim, Çok bekledim sensiz viran damlarda. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Bakır rengi olduğunda bulutlar, Akşamın alaca karanlığında, Ebabil kuşlarının kanadında, Bir toz bulutu gördüğümde yamaçta, Kaç kez çıktım koşarak kim bilir o yola. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Badem ağaçları çiçek açtığında, Mısırlar püskül attığında koçanından, Çiğdem çiçekleri solduğunda, Avcılar yorgun döndüğünde avından, Bir yaralı kuşun yürek çarpmasında, Demli bir çayın buğusunda, Gece yarısı kurtların ulumasında, Üşüyüp saçaklara tüneyen, Kanadı ıslak serçenin, cama vurmasında özledim. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Uzun kış gecelerinde, Birlikte dinlediğimiz radyo tiyatrosundaki çobanın Çaldığı kavalın nağmelerinde özledim. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Bağ bozumunda, Servi kavaklarının yaprakları sarardığında, Karıncalar yuvasına saklandığında, Saman yolunda bir yıldızın kaydığında, Ay ışığında, Deli rüzgârın önüne katıp savurduğu, İpi kırılmış uçurtmanın peşinden giden, Bir çocuğun çaresizliğinde özledim. Bayram sabahları özledim, Bir gelsen, ah bir gelebilsen oğul, Kaç bayram ellerimi komşu çocukları öptü, Ve kaç bayram ellerim koynumda. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Üzüm pekmezi, kabak tatlısı yaptım, Bildiğim için Tarhana Çorbasını sevdiğini, Sensiz içmedim bilesin, Döndüğünde seninle içmekti ahtım. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Kokun gider diye yıkamadım kirli gömleğini, Eskiciye vermedim kunduralarını, Hatta senin bağladığın bağcıklarını bile çözmedim. Hani mektubunda demiştin ya geleceğini, Vakitli, Vakitsiz, Ay ışığında, Gün ortasında, Gün batımında, İşte ben o anı özledim. Ben seni gurbete gittiğin gün özledim oğul, Hastalandığımda, Ardından ağladığımda, Alıp götürdüğün yüreğimde senden kalan Hasretinle bekledim. Gitmeyeyim diye ellerin omzunda, Garip öldü demesinler diye bekledim, Sen ol istedim, Sen ol, Öldüğümde oğul, öldüğümde, Sen ol, sadece başucumda... Birecik, 21 Kasım 1998 Yüksel Erentürk YILMAZ |
çok duygulandım..yorum yazamıyorum.
saygılarımı sunuyorum...halilşakir