Eski Bir Hiçlenme ...Şairini bekleyen şiirlere... Eski bir hiçlenme bu ; acılardan , aşklardan daha da masal olan Sen ki bana ulaşmak için yüreğini reddettin ; bense şiirler dilendim... Büyürsün içimde bir aşina korkudan dönersin Ne kadınlığının ne de çocukluğunun kokusu kalır teninde Öylece kalırsın dilenci bir şairin şiirinde Özlemek biraz unutmaktır / geç de olsa anlarsın !.. “ Üstümde ne yapsam şakaya vuracak bir komedi dünyası var , Herkesin bir anlam çıkardığı uzak kuru topraklarda ki... Kısacası : yabancılaşmanın mağarasında kalan güz definesi gibi Aykırı ayrılıkların yağmursuz günlerinde uçan aptal kuşlar gibi / ya da boşver ! ... “ Dilenci bir şairim ben ; bir şiir için geldim sana İçimde ancak birkaç ölüye hükmedecek ruhumla Koştum... yanıldım / defalarca sordum kendime Hiç ölü kelimelerle gelinir mi sana ?... Ben sonu olan bir insan , cadde ,acı,ceset,kitap, nesne ya da her neyse işte ! İçimdeki hayattan uzak donmuş , kaskatı, ayazın içindeki bir batışım Gün ağarıyor...korkuyla uyanıyorum Ölümün elinde bir terzi mezurası ; Koynumda kırık çakıl taşları / üzülmeyin ! İki şimşek çakması gibi nikbinlik... ...dediğim gibi eski bir hiçlenme bu satır aralarında kalan tozlu harfler topluluğu gibi... “ Kimsesizliğime aldanıp / sensizliğimle yaşlanacağım... Ama hiçbir zaman öl(e)meyeceğim !.. “ Emre onbey |
gönlünüze sağlık. en çok da
Hiç ölü kelimelerle gelinir mi sana ?...
mısranıza takıldım. ne güzel bir incelik...:)
saygı ve hürmetlerimi kabul buyurun. :)