Ateş tuğlalarına saklanmış... Sarı boyalar kadar ince sıvaların çatlaklarından sızarak bekliyor sıramı sağ olanı istiyor ille de…
Ayna oluyor ya hani pencere gece sır diye ardına gizlenince Korkumu seyrediyorum karanlık yutuverecek mübarek zifir uykusuzluğumun birinde
...
Çok şükür ev kalabalık on yedi de olsan çocuksun be oğul uzun sürmez hazırlar valizini, çıkarsın nasılsa bir gurbet yolculuğuna
Ben dönmeni beklerim Tuğlalarda saklanan… Bekler…
Dönüp gelirsin de, yol boyu ömür gider
Kim bilir kimden evvel kim bilir hangi mevsim ikindiden önce, öğleden sonra belki senli belki kimsesiz söker alır boğazımdan son nefesi, hayat bitince…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ÖLÜM şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÖLÜM şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Ateş tuğlalarına saklanmış... Sarı boyalar kadar ince sıvaların çatlaklarından sızarak bekliyor sıramı sağ olanı istiyor ille de…
......................................
bilinirmi kimbilir ne zaman düşecek ensemizden yüreğimize..ya bir gece vakti ayazında olacak..yardan uzak ellerde..yada bir güneş gibi dogacak ölüm hissemize ..tebrık ederım arkadaşım saygımla....
Aran Hanım ölüm konusunda çok şiir yazdım. Şiir kitabımın içinde en az 20 adet vardır.Hatta şiir kitabımın ismi de Girdaptaki Çiçek ölüm teması üzerine. Ölüm her an düşünce ya da duygu olarak içimizde hakkında şiir yazmaya da gerek yok. Ben ölüm hakkında Mevlana gibi yani Şeb-i Arus ya da Yahya Kemal gibi yani asude ülke diye düşünmenin daha isabetli olacağını düşünüyorum. Şiiriniz güzeldi elinize ve gönlünüze sağlık. Özellikle Ateş tuğlalarına saklanmış...Sarı boyalar kadar ince teşbihi hoştu. Topraktır bedenimiz. Onu ima etmişsiniz sanırım. Selamlar
Tebrik ediyorum sairim güzel Ama çaresiz ölüm var.sadece ihtiyarlıkla ölüme çare yok hazırlıklı olmamız gerek Peyğamber efendimizin bir hadisi şerifinde diyorki Ana rahminden geldik dünya denilen pazara iki metre kefen aldık döndük mezara onun dünya meşakkatine kapılmadan yaşamak daha güzel olur sanıyorum.saygılarımla
Ölümün gözleri bazen düşer üzerimize yalnızlığa doğru yol alırken ..çocuklar büyürken ..sıranın yaklaştığını düşünürüz besbelli vakitsiz zamansız..giden dönecek belki göremeyecektir... yalnızlığın refakatçisi tükeniş galiba...yüreğinize sağlık çok güzel bir anlatımla yalnızlık ve ölüm resmedilmiş...sevgiler saygılar...
" Sanatçıların ölümü bir ışığın sönmesi gibidir...Asıl aydınlığı yeni doğan günle başlar ve hep ışıldar." diye düşünüyorum. Bu nedenle şiirde ölüm aydınlığı çağrıştırır hep, saygılarımla...
ölüm ile koku kavarmaları arasındaki bağ aslına bakarsanız bir tezat ilişki.Ölüm teknik olarak yok olmak.birdaha görememek duyamamak dokunamamk ve koklayamamak kısacası beş duyyu kaybetmek.bunun bir duyu ile ifade edilmsi sadece bir düzine boyanın sanat çıkar umuduyla tuale boca edilmesinden başka bişey değil.ayrıca ölüm korkusu herkezin hissedeceği bir boyutta yansıtılmış.farklı bişey yok.emeğinize sağlık yinede...
Ahkâm ve tenkitler barındıran cümleler kuracak değilim. Kalıpların duyguları körelttiğine inandığım dan mıdır ? bilinmez tarzınızı kendime yakın hissettim. Faniliğimizi fikir de sabitlemek yetmiyor zikretmekte gerekli, yaptığınız gibi. Sıramı bekliyorum, fazla gecikmez umarım. Yüreğinize sağlık "laf olsun diye değil"
Gurbette bir kızım var yaklaşık iki yıldır görmüyorum! Nedense hasta olduğumda onu düşledim sürekli. Bir an o duygulara yöneldim. Bana çok şey anlattı kelimeleriniz. Tebrik ediyorum.
şiirlerin içine girmek bazen kolay olmuyor. eleştirileri ve yorumları okuyarak başlıyorum ben hep okumaya. eskiden kalma bir alışkanlık. sınav sorularını da önce cevapları okuyarak karşılardım. neyse...
şiire biçim ve don kesme çabası, iyi kötü yazma gayreti içinde olan herkesin; bilerek ya da bilmeyerek yaptığı bir genellemedir. büyük bir zat yorumunda buyurmuş ki " şiir az lafla çok şey anlatmak değil midir?" cümleyi okuyunca bir hayli güldüm.
ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz lafına atıfla hemen yorumcunun sayfalarına baktım. öyle kısalardı ki okumaktan yoracak kadardılar. lütfen yanlış anlaşılmasın. bu konu ettiğim şey karşı çıkış ya da ASRAN gibi bir şairi savunmak değildir.
serbest şiirlerin büyük ustaları da uzun uzun yazmışlardır. can yücel, nazım hikmet, atilla ilhan gibi... özellikle can yücel şiirlerinde bazen daral gelir bana. yeter be adam derim içimden. üstelik o derece de nesire yakındır.
uzuuuun uzuuunnn meramını anlatma yolunu seçen ama benzer çalışmalara, "aslında şiir az lafa çok şey anlatmaktır" şartlamasını yorum diye dayatan kendisi de en az bizim kadar amatör olan arkadaşlarıma üzülüyorum. elbette fikir beyan edilsin eleştiri varsa bize bilgi verilsin diye buralara çalışmalarımızı asıp, acı söyleyen dostlar bekliyoruz. ama bunun da bir kıstası olmalı. kendisi tayyör giyen bir hanımın bana da ekose etek dayatmasını pek şık karşılamıyorum açıkçası.
Asran benim tanıdığım en iyi kadın şairlerden biridir. her bir dizesi, tek başına anlamlı ve bir bütün içinde görmek istersek de bütünü oluşturan omurgası sağlam anlatının bireyleridir. başta da dediğim gibi bazen şiirlereortak olamayız okuyucu olarak. bu o anki anbiansla, ortamla ve duygusal bakışımızla alakalıdır. bize şairin amaçladığı etkiyi verememiş olması onu kötü şiir yapmaz.
severek ve beğenerek okuyorum şiirleri.
bu şiir için de ben ilk bölümde işini bitiren şairenin, ikinci bölümdeki çıkarımsamaları adrese teslim gönderdiğini düşünerek şöyle demek istiyorum..
ölüm hepimizin başında yeterki mirasımız adımız olsun!
Gerçeği hissetmiş hakikate erişmiş. Boş beleş olan fanilikten arınmış ebedi saadete yelken açmış bir "Ruh"... Ahir ve Akibetin Hayr olsun.! _içtenlikle_
Dünden işaret koyduğum ilgi çekici bir şiirdi bu...
Şair iki ye bölmüş şiiri!
Bazen,***** aklımı başımdan alıyor ölüm kokusu…
Ateş tuğlalarına saklanmış... Sarı boyalar kadar ince sıvaların çatlaklarından sızarak bekliyor sıramı sağ olanı istiyor ille de…
Ayna oluyor ya hani pencere gece sır diye ardına gizlenince Korkumu seyrediyorum karanlık yutuverecek mübarek zifir uykusuzluğumun birinde
burası birinci bölüm... ve müthiş bir anlatım dili.hiç abartısız ağzım açık kaldı... bu nasıl bir korku anlatımıdır böyle...
bekliyor sıramı sağ olanı istiyor ille de..
çok iyi bir anlatı bu.O kadar derin ve o kadar oturmuş yerine..fevkalade devam bölümü de çok üst düzey;
Ayna oluyor ya hani pencere**** gece sır diye ardına gizlenince Korkumu seyrediyorum karanlık yutuverecek mübarek zifir uykusuzluğumun birinde
kesinlikle her bir dize çok büyük.yorganın altında korkar bir ruh hissediyor insan ve sanki ayaklarını çekiyor içeri... Şahane
ve ikinci bölüm;
büyük bir keyifle hazırlandım. dedim ki içimden bir şahesere giden bir yoldasın kesin!
fakat öyle olmadı. Sanki bunu başka biri yazmış ve eklemiş geldi. Ya da şair affetsin; birinci bölümle bunu bir ay arayla yazmış..
Ha bu demek değil ki duygu aktarımı kötüdür.Değil. Ama ilk bölümdeki o müthiş şiirsellik düşüvermiş nedense.
ama final toplamış, yetişmiş imdadına..
Kim bilir kimden evvel**** kim bilir hangi mevsim ikindiden önce, öğleden sonra belki senli belki kimsesiz söker alır boğazımdan son nefesi, hayat bitince…
üst üste iki kim bilir dışında ahengi ve dokusu yine hayli güçlü bir anlatım... ama yine affetsin şair
son nefesi , hayat bitince
burası hem şiirselliği bozmuş hem anlamı ki; zaten son nefes denilmiş hayat bitince! buna bir pekiştirme belirtme gerektirmezdi bana göre...
ilk bölümü çok çok iyi bir şiirdi.Sayın şair bunu biraz daha düzenlerse ikinci bölümün başı özellikle, çok eminim ki bir literatür şiiri olarak yerini alır ...
Böylesi bir tada ortak ettiğiniz için, size iki vakit arası değil! daimi şükran borçluyuz sayın ASRAN
Şiirde bir dizemiz alttaki dizenin devamıysa, büyük harfle başlamayalım artık.. Şiirin tınısı öyle güzel ki okurken duraksatıyor okuyucu, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyor okuyan..
Dizeler arası yolculuğunuzda böyle bir tarz varsa, böyle bir dizimi benimsemişsek, büyük harfleri küçülterek sıkıntıyı ortadan kaldırıyoruz.
Bir örnekleme ile belirtirsek;
"Sıvaların çatlaklarından sızarak, bekliyor sıramı Sağ olanı istiyor ille de…"
"sıvaların çatlaklarından sızarak bekliyor sıramı sağ olanı istiyor ille de…"
"Sıvaların çatlaklarından sızarak- bekliyor sıramı Sağ olanı istiyor ille de…"
Zaman belirten güzel bir imge çalışması bu; "İkindiden önce, öğleden sonra" Kutlarım.
tuğlaların arasına gizlenmiş bekliyor sırasını.. ve candan çok seviline duyulan/-duyulacak-/ özlem ve merak aslında ölümün işini kolaylaştırıyor../-kolaylaştıracak-/
ve daha sayabileceğim pek çok dizeyi okurken bir yandan şiir zihnimde belirdi.. Severim böyle içinde can olan şiirleri.
Ölüm kokusu, gerçeği ve de elbet kendisi aslında bize ne kadar çok siyahı çağrıştırır değil mi?
Ama bu şiirde ölüm pembe giyinmiş ve renk renk evlerle cıvıl cıvıl bir "yaşam" içinde ve o renklerin arasında bekliyor sırasını.
"Ateş tuğlalarına saklanmış... Sarı boyalar kadar ince"
Her zaman uyumsuz siyahların anaforunda karartma geceleri yaşarız. Yıldız ülkelerindeki mavilere koşarken denizin şiiri hep uyanık kalır. Yüreğimizin dehlizlerini ararken düşler tarlasında gönlümüzün sözcüklerinden vurgun yeriz. İçimizdeki yıkıntılarda suskulu bir zamanın düşlerine sarılarak ölümsüzlüğü yaşamaktır işimiz. Kendi gökyüzümüzü, kendi imparatorluğumuzu yaratarak yüreğimiz büyüsün diye bekleyişi sararız. Gönül mataramızdaki tutkuyu yudumlayarak yitirilmiş bir savaşın sevda alanlarında yangınlarımızı yazarız. Harika bir çalışma. Kutluyorum...
yol boyu ömür gider... gittiğimizi zannediyorduk yollarda ömür tüketiyormuşuz meğer... tuğlalarda saklanan... kıyemti ifadesi yok ki ölümde bir vuslat andır biz inanmışlar için en güzeli de seyredebiliyor olacakmışız arkamızda kalanları vip üyeliğimiz gibi mi acaba...
ben hüznünü olduğu kadar şiirin içindeki cesaretten de aldım biraz... eyvallah...
Sayfanızda bir tartışmanın olmasını diliyorum, bir birine üvey gibi bakan hece ve serbest şiirle ilgili; ama tartışma savunma biçiminde değil de belki hececilerin heceyi, serbestcilerin serbesti ele alıp sıkıntılarından, üstünlüklerinden bahsetmesi biçiminde olursa. Çağrıma ilk girişi ben yapayım; hem anlatmaya çalıştığıma da örnek olsun:
HECE ÖLÇÜSÜ
Gözlerin bakışıyla İlhamın akışıyla Dizi dizi dizeler Durak durak gezeler İşte o an Bir uyağın hatrına Yedirir bize soğan
Cevabınızı saygıyla kabul ediyorum. Aslında etkili yorum sahibi Havin'in yorumunun çağrışımıydı Hem böylece hiç bakmadığım tartışma bölümüne de bu vesileyle gireceğim. Sağlıcakla .
Sayfamda bir tartışma olması söz konusu bile olamaz, sizin adınıza üzgünüm.
Tartışma konularımızı forum kısmına gönderdiğimiz başlıklar altında değerlendiriyoruz. Kişilerin şiirleri altında yaptığımız yalnızca şiir ile ilgili değerlendirmelerimiz.
Çok bir özelliği yok derler,neye dayanarak derler anlamamış olmakla birlikte okumadıklarını yahut üzerine çok düşünemediklerini de düşünürüm bazı düşünürlerin. Batı şiiri ile edebiyatımızda renklerini gördüğümüz hatta son asrın bile belki şiiridir dediğimiz “serbest şiir” için konuşmalı şimdi uzunca zamandır okuduğum kalemde.
Nazım birimi mısra,dörtlük ,beyit ve bentler de olabiliyor modern şiir çalışmalarında. Bir kaygı tasa yoktur şekli şemali için ondandır kolay demeleri galiba. Bilmezler ama en zoru da budur aslında. En zor gibi bir cümle hoş değil evet emek harcanan,baş yorulan her şey zordur denebilir bitim izlenene kadar. Sonrası derler “çocuk oyuncağı” ama burası için değildir herhalde. Kalemde kağıt başı alınan her nefes heyecandır,tasadır bunun şiir yahut başka bir şey olması gerekmiyor. Kalem başlı başına farklı bir heyecandır. Yoktan başlanır kimi zaman sadece okunmuştur yazmak denenmemiştir ,kimi zaman da okumadan yazmaya başlarlar tabii o tarafta siz deyin yüz yıl ben diyeyim yok öyle bir zaman.
Zamana değinmemin sebebi var elbet. İlk şiirinizi okuduğumda şaşırmıştım açıkçası,sonra kısa bir gezinti sayfalarınızda. Hep nesir okudum sandım. Öyle. Düz yazı niteliklerini anımsatıyordu her “satır”. Dize demeyeceğim ama sanırım bunu demenin zamanı yakındır. Bu çalışmanız biraz daha farklı idi sanki. Yakınlık asırla ölçüme tabi tutulursa oturup yine düşüneyim derim herhalde ama bu şiir biraz daha farklı idi. Gözüme çarpan bazı durumlarla izninizle örnekleyeyim.
Şimdi,dedik ya serbest şiir için özellikle uygulanması şart kurallar yoktur. Bu demek değildir yaz ne gelirse aklına. Kalem,kafiyeyi de redifi de kullanabilir gerçi bunlardan daha önemlisi ses zenginliğidir. Ses uyumlarına dikkat edilmeli. Ben her mısrada kafiye oluşturabilecek kadar yetenekli olmayabilirim eyvallah der şiir de duruma ama okur, kuru gürültü asla kabul etmez karşısında. Sanatlara değinmeyeceğim sadece nedir ünlü-ünsüz tekrarlarıyla gerek mısralar arası gerek mısralarda kelimeler arası bu yola baş vurulursa tema ile birlikte şekle de dikkat edilmesini sağlar. Denir ya su gibi,öyle olur işte hali.
“Bazen, Aklımı başımdan alıyor Ölüm kokusu…”
Güzel bir üçlü. Şiir bir de az kelime ile çok şey söyleme sanatıdır değil mi. Bizim gibiler yazarlar destan gibi belki ama elbet şiir demeye şahit gerek. Fakat durup düşününce kısa olması demek şiire uygunluğu demek şiir oldu demek değildir.
“bazen”
Güzel bir ses. Virgül niyetine nefes alıyor okur. İkinci dize ile de devamen güzel fakat üçüncüsünde tıkandım açıkçası. Hani bekleriz mısra mısra yetmez hatta kelime kelime vurmalı yüreğin teline.
“Ölüm kokusu”
Şiir içinde sebep-sonuç denmez ama anlamı aratan ifadeleri de anlamaya uğraşmaz okur çoğu zaman. Demem o ki ;
“ölüm kokusu baş ağrıtıyor”
ama …Ama….Zirâ…Zirâ…
“Ateş tuğlalarına saklanmış... Sarı boyalar kadar ince Sıvaların çatlaklarından sızarak Bekliyor sıramı Sağ olanı istiyor ille de…
Ayna oluyor ya hani pencere Gece sır diye ardına gizlenince Korkumu seyrediyorum Karanlık yutuverecek mübarek Zifir uykusuzluğumun birinde”
Bu iki bölümde hem hissediyor okur hem de anlıyor. Okuyup sonrasına geçiyor sadece. Durup demiyor “bu,neden,niye”..
Şiir bütünüyle anlam ifade edebilmeli aynı şekilde mısra mısra bütün olduğunu göstermeli bununla birlikte her mısra diğerinden fersah fersah uzak düşünülebilmeli. Burada ilk dize sonrasına geçmeden önce diledim “n’olur farklı olsun” ve öyle de olmuş. Nesirde cümle devam ederken virgül sonrasını düşündürmedi ve dediğim ses uyumları da dikkatimi çekti. Daha sık olması ama abartı olmadan olması biraz daha renk olurdu,sayfanın pembesinin şiire yakışmayacağını dedirtecek şekilde hem de.
Genel itibarı ile bakacak olursak evet emek denebilecek bir çalışma. Nesirden biraz daha uzak duran en azından ki bununda dediğim uyumlarla olduğunu düşünüyorum her yerde sese dikkat çekilmez; sanırım dokunmama sebep de bunu düşündürmüş olması.
Serbest şiirimizin diğer şiirlerden farkı olabildiğine geniş sınırlarının olmasıdır. Bir şahsa,bir zümreye yahut bir konuya değinmek şart olmuyor. Kalem,yürek dilediğince konuşur söyler zamanla kurallarının olduğunu kendiliğinden kabul eder birileri söyledi diye değil. Serbestte ölçüsüz serbest olunması,iki kelimenin yan yana getirilmesiyle şiir denmesi sinirlerimizi acıtıyor. Evet dili diğer türlere göre daha sade daha anlaşılır olmalı ama bunun ayrıca bir dili de olmalı. Diğer yanda görüyoruz uğraş da olmuyor bakınca ama elin,yüreğin kaleme değdiği her hareket emektir,çabadır uğraştır inkârı olsa da. Nesirden uzak nice şiirlerinize konuk olmak dileği ile..