0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1339
Okunma

Sen alacakaranlık nedir bilir misin?!.
Her şey uykudayken gözlerinin kapanmadığı
Sobanda ateş, gönlünde yorgan yokken üşümediğin
Nem kokulu odanla baş başa
Başını nice ümitlere dayayıp
Sonra bir bir yıktığın putların sayısını
Cebinde ekmek parası arayan
Parmaklarının karıncalandığını
Çocuk bahçelerinde serçe kuşlarının
Gönül bahçelerinde örümceklerin
Erişilmez düzlerinde yamaçların
Yangınların
Ve yanar dağların lavlarını
Savurduğu pervasızca saatlerde
Serseri kurşun gibi
Sıcak bir et
Sıcak bir yuva aradın mı ?!.
Gözlerinde donuk şelalelerin
Yağmura kafa tutup
Sıra bende, sıra bende diyerek
Rüzgârın akışına
Kulların nakışına
Açabildin mi yolunu ?!.
Köşe başlarında unutulmuş anaları
Çöp yığınları arasındaki kimsiz, kimsesiz
Ümit arayan
Ölgün bakışlı
Titrek
Ürkek
Yılgın
Sıngın
Kör kuyuları aydınlatacak kadar endamlı
Avizelerin
Dokunsan kırılacak gibi duran
Hallerini uzaktan seyrederken
Düşten saraylar kurduğun
Sonra
Yıkılışını seyredip
Kahrolduğun
Mahvolduğun
Şimdi hatırlar mısın komşunun adını?!.
Ya mahvolduğun Ayşe?!.
Topaç çevirdiğin Mehmet?!.
Bastığın omuzların sayısını
Akıttığın yaşların anısını
Hatırlar mısın?
Dünü
Önceki günü
Daha öncesini
Sen çalı nedir bilir misin?
Kedi yavrularıyla aran nasıl?
Çöplükteki avizeler
Geçerken iz bırakan
Can bırakan
Kan bırakan
Solgun ve olgun yüzler
Yıllar...Yıllar…
Ve yılları bir bohçaya saklayan
Açsan uçacakmış gibi duran yarlar...
Yadigârlar
Anladım, sizce vefa bir semt ardıymış
Ayrılıklar kavuşmanın tadıymış
Asbdurrahim Küçük
5.0
100% (1)