PASLI KİLİTEnine boyuna İki metreden büyüktü Yapıldığında boyu Ardıç ağacından gelmeydi soyu Nakışlarla oyarken Orasını burasını Kesti bir ara Samsun’lu Mecit Usta Islıkla çaldığı türküsünü Hiç sevmediği belediye hoparlöründen Takıldı az işiten kulağına taziyeli ölüm korkusu Hırsla çaktı çivisini keserin son menteşesini taktı sönmüş sigarasını attı bir de yazı bıraktı kapının sol köşesine… Tanığı olacaktı çifte kanatlı kapı Geçen yılların Karların rüzgarların Tevekkül içinde sendelerken Geçti önünden bir bir Tanıdık hayaletler RABBİM!.. Ben senin eserinsem Bu da benim Her oymağı her kıymığı BENİM!.. Deyip karşısına Bir daha baktı… O yıl Hacı Muhtar Bıyıkları yeni terlemiş Hüseyni everecekti Davullu zurnalı Gelin girecekti Çifte kanatlı kapıdan On beşinde Kezban O yıl Bire otuz vermişti Kara kılçıkla Rus buğdayı Pancarın parası bahara gelecekti Olsun Yüzleri gülmüştü ya Her evin.. Buğday pazarında Elleri sallaya sallaya yapılan pazarlıktan sonra Aklını çaldı muhtarın Carcurum’daki askerlik arkadaşı Tertip Mehdi.. Aha şurda bahçeli bir ev var Sokak arası Elden düşme Kelepir Gel kaçırma bunu.. hoş gelmişti kulağına İkiletmeden soktu koynuna tapusunu Bahçeli evin… Öyle ya! Torunlar şehirli olacaktı Ayakları anızdan Elleri küspeden Gübreden kurtulacaktı Gelin girecekti Çifte kanatlı kapıdan On beşinde Kezban… Hep çıkrık sesleri gelirdi avludan Kesildi sonradan… Merzifon’un o ünlü Havluları çarşafları dokunurdu İlmek ilmek Geceler boyu… Hasılı İyi komşumuzdu Onlar bizim.. Önce Hacı Muhtar öldü Ardından büyük oğlu Selim Tarlalar küçüldükce Büyüdü yeni doğanlar Belediye hoparlöründeyse Yaslar berdevam.. Bahçeli ev Hisselere bölündü Yol geçince yanından Kat karşılığı müteahhide verdi Küçük oğlan.. Kepçenin ucundan savrulup gelmiş Önceki gün Şaşırmış-anlamamış ne olduğunu Soluğu bizim bahçede almış… Durur pası üstünde Kapının sol köşesinde birde Koca Yunus’un lafı “Ömür dediğin ne ki ? Mal da yalan Mülk de yalan Var biraz da sen oyalan… Alp Altundal Merzifon- 2 Mayıs 2007 |