BİR AĞACIMbir ağacım, donmuşum dört mevsimlik kışlarda, yaprağımı yel almış, yeşilimi soğuklar. yanıma gelmez olmuş dost bildiğim kuşlar da, kimsesizim, vakarımda bir korkunun yükü var. bir ağacım, gözlerim beklemeyi unutmuş, ne gündüzde sevinç var, ne gecede bir emel; her katil gün özümde bir zerreyi kurutmuş, çevremde raks ediyor kucak açmış da ecel. oysa ben de varlığım, yaratığı doğanın, hani benim şenliğim, hani benim güneşim? nerede adaleti ulu toprak ananın, ben hayatı tatmadan ölmeye mi gelmişim? etrafta hışırtısı böceklerin, kurtların, salyalı dudakları aşınmış sile sile. sesini duyuyorum kabaran umutların: “daha çok dayanamaz, devrilir bu gidişle.” devrilmek, o da neymiş? asıl ağaç devrilmez yıldırım vurmayınca, kasırga yıkmayınca, ecel bayram etse de, tek bir dalım eğilmez cehennem ateşleri, mermiler yakmayınca. bir ağacım, biliyorum ölümdür mutlak sonum, belki gövdem zerre zerre rüzgârlarda savrulur. ayaktayım, son günü ayakta bekliyorum, dallarımdan biri belki bir bayrağa sap olur. |
biliyorum ölümdür mutlak sonum,
belki gövdem zerre zerre rüzgârlarda savrulur.
ayaktayım,
son günü ayakta bekliyorum,
dallarımdan biri belki bir bayrağa sap olur.
ne güzel ifadler bunlar..