ŞemsiyeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar... incelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti... şiddetin coğrafyasında elbette gökyüzü bir lükstü ve ancak yağmur yağınca anımsanıyordu... ’’şemsiye yapımcıları ıslanmaktan tek kişiyi koruyacak genişlikte kesince kumaşları yağmur değil yalnızlıktır yağan!’’ büyük harfle ağladı gözlerim baykuş sesleri geceye misafir uykuya dalmadan boğuluyor düşlerim cenazeme salâ okuyorum bir lahza nefes alsam yaşayacağım heybemde kahır dikiş tutmaz otuz yıllık ağrılarım kurşun gibi ağır bir hava içime yağar arsız yağmurlar kumaşı yıpranmış sevdamın sandık lekesi cümleler sarı ölüm serumu ruhumda damla damla kaslarım kopuk içimde acının orkestrası maestro rüzgar savurur yapraklarımı mavi gülüyor içimdeki çocuk misket toplarken elleri kanıyor etken maddesi piyasada yok özlemlerin işporta malı bez bebekler muadili üretilmiyor çocukluğun tahta beşikleri yakmış kara adamlar toprak yedim saçlarımdan sürüklenirken nardan yapılır aşkın şurubu ben hap yutamazdım oysa şurupları da döktüm üstüme çıplak ayaklı yürüdüm yarına ömrümün duldalarına çarpıp üşüdüm desen oldu gözlerime katreler ateş oldum cürmüm kadar sustum... |
iki renk arasinda
ezilen mavi
ve yagmur
günes
semsiye
ufuklardaki gölgeye
cok msiir
kutlarim
F can
Cumali Çorbacı tarafından 2/21/2011 6:53:46 PM zamanında düzenlenmiştir.