IRMAĞA AKAN KADIN
Sürükleniyordu ırmak
Yansıtıp şavkında kadının yüzünü Dalgalandırıyordu deli gönlünü Akılsız başına çarparak Yol alıyordu su denizine doğru Siyah gece indi suyun gözlerine Kilometrelerce derin baktı Gidenler gittiği yerde kalsındı Çağırmayacaktı Koparmıştı ipini eski kayıklar gibi Geceydi, başında yalnızlık çarpması Umudun kısılmış sesi Sürgünlük, göçebeliğin Türkçesi Kaybolacak suda sureti Dilinde yanık türküsü Yüreğinde aşk gülü Dudağında nedensiz bir gülümseme Gideceği yol tehlikelerle dolu Kaldırıp kadehini boşa geçmişe Tek düze bir oyunun şerefine Ve ümitsizliğe değil, imkânsızlığa O olmasa da dönüyordu nasılsa Dünyanın çarkı Sonu yoktu olmaza çare aramanın Akıp gider ırmak, önüne set çekemezsin Uzağa dökülmez bazı yaralar, Yatağına geri döner Yıkıcı bir sel olur durduramazsın Seni yaralayan su değildir aslında Ya da suda ki yüzün Kendinden damlıyorsun, açık yaralarından Sönmeyen kor acılarına, Zamanı akıtıp, ateşi suyla yıkamalısın Irmaktan önce öfkeni denize dökmelisin |