TELEFONbir, beş, iki, sıfır, dokuz, çeviririz hızla sık sık; bu bir sonu gelmez kâbus, çünkü yanıt yok, ne yazık. ‘parmak belki hata eder‘ budur bir tek avuntumuz; çevir yine teker teker: bir, beş, iki, sıfır, dokuz. almacı her dinleyişte bitiverir soluğumuz : seslenecek… şimdi… işte bir, beş, iki, sıfır, dokuz. oysa ne bir sinyal vardır, ne de o ses – umduğumuz; sanki beton bir duvardır bir, beş, iki, sıfır, dokuz. “belki meret bozuk” deriz, bir başkasını buluruz ve özenle çeviririz: bir, beş, iki, sıfır, dokuz. parmak döner, her şey döner, kaçar bütün umudumuz. susar babam, inat eder bir, beş, iki, sıfır, dokuz. jeton yine boşta: tıngır ve kalbimiz kesilir buz; parmak yine döner vır vır bir, beş, iki, sıfır, dokuz. ta yirminci telefonda anlarız… unutulmuşuz; elbet suçlu değil bunda bir, beş, iki, sıfır, dokuz. |