KINALI KOÇA AĞITanılar bataklığımın bilinmeyen dibindeki balçıktan zaman zaman bir lav gibi fışkırıyor çocukluk suçum ve rüyaya dönüşüyor, bir çukur ve bilenen bir bıçaktan, sonra seni görüyorum koşarken, benim kınalı koçum. ah, ne güzel bir alnın vardı, nazarlıklı gerdanın vardı ve üzüm karası gözlerin vardı, baktıkça gülerdi içim; ipekten yumuşak yünün vardı, severken elim kayardı, burma boynuzların hep aklımda, benim kınalı koçum. kara kadife burnun ıslaktı, sürekli elimi arardı dilin, yalardın sevgiyle, hâlâ sıcaklığıyla ürperiyor avucum. oysa seni bu elle ölüme götüreceğimi nasıl bilebilirdin, biricik arkadaşım, sevgili dostum, benim kınalı koçum? annem aldattı beni, babam aldattı, ağabeylerim aldattı: melek olacağını duyunca, eriyeverdi tüm direnç gücüm, üstelik annem, sevap deyip, gözlerini de bana bağlattı. çukura ağlayarak götürdüm seni, benim kınalı koçum. ah gerçekten, söylendiği gibi, şimdi melek misin sen? bilmem ödendi mi acep benim tanrı’ya olan borcum, ama ben kurban bayramı sabahlarında her yıl yeniden dostluğumuzun katlini yaşıyorum, benim kınalı koçum. "Edebiyat Defteri" değerli yöneticilerinin ve tüm okurlarının Kurban Bayram’ını en içten duygularla kutlar, hepsiner esenlikler ve güzellikler dilerim: Ahmet Emin Atasoy |