YALIN AYAKYalnızlıktan mı söyle ? Meyven ne kadar acı ; Nicedir zikredersin, dağı elma ağacı? Senin gibi var mıdır, yalnızlığına gülen? Kaç çoban gelip geçti ? Dibinde gölgelenen... Eğilmeye başladı senin gibi bedenim ; Dalından kızak yapan, o güzel çocuk bendim. Seni beklemek yordu, beni koşmak bilesin ; Eskiye benzemiyor, rüzgara duran sesin. Gündüz güneşe gülen, nerede yaprakların? Uzun kış geceleri, sevgilisiydin karın. Beklemek ne güzeldir, öyle koyun koyuna; Seni de getirmişler feleğin oyununa. Kaç yıl oldu saymadım, görmeyeli biz, bizi ; Haberin olsun artık yakarlar ikimizi. Seni harlı ocakta, beni de cehennemde! Şimdiden yana durur, ateş benim sinemde... Kimler yanılttı beni, senin bilirdim cennet ; Kalubela’dan beri, kardeş mişiz ebencet. Çıplak kalmak ne demek, tadıp da bir bilseler; Üstümüze uymuyor, ne gündür elbiseler. Kolunu versen bana, yine bir kızak yapsam; Remzi Dayı dövse de, hüngür hüngür ağlasam! Gördün ya akibeti, dağ çıplak, ova çıplak; Yalın ayak gelmiştik, gideriz yalın ayak... Küçüldükçe küçüldük, artık büzülüyorum; Kuşlar ne yapar sensiz, o na üzülüyorum. Hadi aç kollarını, bu bir ölüm busesi! Sarıyor dört bir yanı, şimdiden kanat sesi... Hayrettin YAZICI |
Saygıyla.