GÖÇLER GÖÇERTTİ BENİ“Göçmenliği bilmeyen, hiçbir şey bilmez.” (Dedemin sözü) ben ki göçü kitaplardan ve filmlerden değil de ocağına düşe düşe, ateşinde pişe pişe öğrendim. hicranlarla uyudum, uyandım hasret tepelerinde çırılçıplak. ölen de kendimdim, gömen de kendim. bu yüzden göçü bana anlatmaya kalkışma, dede, ben ki bir ömür göçe göçe göç yolunda tükendim. ayrılıklar sefil kıldı, rezil kıldı gönül mülkümü uludu durdu kapısında uzun uzun bir yaralı kurt. okşayan ne mi oldu, okşadıysa kaçırılmış yüzümü: biraz rüzgâr, biraz yağmur, biraz bulut… sıla türküsü dinleyemem, dede, kahrolurum, ağlarım. boynu bükük evler gelir gözlerimin önüne, sönük ocaklar gelir, sokak başlarında kalan masum aşklarım, gözler gelir gözlerimin önüne denizler gibi büyük, sorular gelir bu gözlerden, yanıtlarım hep yarım. yalan rüzgârlarına tutulmuş bayrağım bölük pörçük sancılı uzakların, acılı toprakların evladı mıyım ben, yoksa yolunu yitirmiş meczup? avutabilirsen avut kendini, göreyim. açınca sıla çıkınını, dökülür birden: biraz özlem, biraz mektup, biraz hudut… ben korkak adam değilim, dede, göçler göçertti beni alıştımsa sigarayla içkiye hep bu yollarda alıştım. bu yollarda öğrendim insanları, kendimi de yeni yeni bu yollarda tanıdım. ve tiksindim, intihara kalkıştım, basarak özbeöz cesedimin üzerine lanetledim öleni; lanetledim, çünkü artık onu bende taşımaktan bıkmıştım. beklenti denizinden yeniden doğmam gerekiyor benim -dede, beni sorgulama, desteğim ol, sımsıkı elimden tut- ve şu anda ölesiye üç şey ister bu köhnemiş bedenim: biraz yalan, biraz sabır, biraz umut. |