***Şiyar-Gazel (şems-i Esrarım)
Mevsimler geçiyor,baharlar girmiyordu Aralık kapılardan
Ocakta biraz kül, biraz duman İnanma duyduğuna / ki gördüklerin dahi yalan Cümleler bıçaksırtı Şiyar, her sükut bir mavzer Kabirden ses geliyor, yok gidenlerden haber Alacakaranlıktan güneş doğana kadar Yanlışlar doğruları götürüyor be şiyar Ah! Şiyar Kaç sala okuduk gidenlerin ardından Musallada yatıyorken o göçebe sevdalar Santim santim bildiğimiz aynalar yüzümüze yabancı El salladık maziye içimizde bir yerde hep o bilindik sancı Gurbet el sıla oldu, sıla en uzak diyar Gölgeler çırılçıplak,zaman puslu bir esrar Zulümden hürriyete kaç fersah kaldı Şiyar Perdeler kapanıyor henüz vakit ikindi Akşamlar ömrümüze neden hep erken indi Sebepler giyindikçe sonuçlar çırılçıplak Oysa sen de bilirsin, nefes almak değildi ki yaşamak Ne tufanlar gördük gemilerin dümeninde çakallar Bir fotoğraf karesine sığmayan hayatlar var Bilmezler ki sükutum kahpeliklere lütuftur Şiyar Bozbulanık geceler bir tesadüfmü dersin Bildiklerimi bilsen sende isyan edersin Asalet mertebesi medreseden geçmiyor Namertlik denen illet soya çekim bilmiyor Dinle mısralarda nağme nağme adın var Vuslatı fısıldıyor deli dolu rüzgarlar Bak ’yine aylardan Kasım’ Varlığınla doluyken dört yanım Şiyar Yokluğun iniyor yüzüme şamar şamar Sen ki Her yüzün kendi gerçeğiyle yüzleştiği bir aynaydın Şiyar Yüzsüzler birer birer ediyorken firar Söyle Şiyar Yarına kaç var Rukiye Küçük |