Şiirin Bel Kıvrımı / Anlamsız...
/Kalıpsız bir günün alışıla gelmiş güruhuna hizmet etmekteydi düşlerin albenili kendinden geçişi…/
I. Cılız tebessümlerin nefessiz bırakan uykularında Hayatın tam alnından vuracaktı ki bakışlarım, Ruhumun aymaz sarhoşluğuyla sızdım sevdanın amansız sıcaklığında. Üzülmeyi unutacak kadar ketum bakışlarımın arkasında bekliyordum Dilinden damlayacak ağulu kelimeleri... Boş ver sen düşünme; Nihayetinde Kibirli bir fikrin kapı önünde tekmelediği düşleri kadar acizsem zihninde, Girişinden başka tek bir satır bile yazamadığın Bir mektup müsvettesi gibi buruşturup atmalısın hatıralarının izbe bir köşesine... II. Islak sokak köpeğinden halli bir titreme nöbeti hâsıl oldu bedenime gittiğinden beri. Şehrin sensizlik yakasıyla Bensizlik yakası arasında gidip geliyorken bedenim, Şarapçı muhabbetlerinin iflah olmayacak arsız küfürlerini üleştirdim Henüz zıvanadan çıkmamış hatırana. Delilik emaresi sayılabilecek kadar boş bakışların içini doldurmaya çalışıyorum telaşla, Kaldırım taşlarını sayıyorum adımlarımın muhakemesini yapamadan Hiç tanımadığım mahallede Arsızca çalıp kaçasım geliyor küçük bahçeli evlerin zillerini Ya da kaçmasam da Mıhlanıp kalsam mı birinin balkonunun altında Kapıyı açan yedi kat yabancıya sarılıp ağlasam dakikalarca da Hiç bir şey söylemeden çekip gitsem mi usulca? III. Geriye dönüp bakınca fark ediyorum da; Koca bir şehri yalınayak yürüyecek kadar yalnızlık biriktirmişim sırtımda… Meyhanelerini İbadethanelerini Hastanelerini, Kapısına acıyan gözlerle bakılan kerhanelerini Teker teker gezebilirim hiç yorulmadan hayata yeniden tutunmak adına… IV. Aklı fikri hüzünden yana düşen sevgilerin kefareti sayılsın diye yangısı eksik akşamların Vazgeçilmez kılınmış bakışları Birer birer bırakıyorum topuk seslerini unutmuş o küflü sokağa, Varsın, En onanmaz yerinden kırsın taşralı yüzümün yansımalarını metropol çığlıkları… Varsın, Rüzgârın gebe kaldığı yağmurlarla yıkansın geçmişimde kalan küfürbaz yalnızlığım. Varsın, Varsın ya nasılsa… Gerisi ağlamayı hak etmeyecek kadar basit nasıl olsa… Ekim’2010 Aydın... Aylin başdemir... |