BEKLE BENİ SAKIN UYUMAortopedik bir sağanaktı,camdan kuşkuyla sızan içinden ağlayan bir yürek gibi,her karış çatlağını kurşunlayan vuruyordu kendini gam vuruyordu rahvan atların tersi kokusu burnuma taşıyordu kıyılarına debisinin fazlasını kusan uzak doğu nehirleri zamanın mazgalından düşen tüm yitikler, sere, serpe içinden ayrılık süzülen bir şiirin en sol cenahı gibi sanki Rabbin şükrüne sığınan bir garip serçe ağıdını sulayan pınarlar tekrar yeşile döndüğünde heyecan sabrın üstünü başını yırtar bir vakit işte,buselik bir eda tüttüğünde gırtlağımda... Bekle beni gece giyinmiş gözlerinle,sakın uyuma...! sultayı askıya aldığında can damarlarım hürriyetinden bağlı zincirinden kurtulduğunda palamarlarım özlemin, istiharede meşgul çalmadığı bir akrep kıskacında içinde ak sakallı dedeler ,iremli rüyalar saçlarını okşar vakit sadece oyuncak bebeklerin ağladığı diyarlardan lâlelerin dik büyüdüğü coğrafyalar getireceğim sana ölünce, ömürlerin bitmediği ,yaşam kuşanmış dünyalardan pejmürde sesi_aksanı kesildiğinde içimdeki o hazin flütün ne neyzen kalırsa içimde işte ,ne helâli anamın o ak sütünün ürperen tüylerim, sarı çiçekli gündöndüler gibi ışığı emdiğinde işte seni ilk gördüğüm gün gibi ,güneş gibi üzerime çöktüğünde bekle beni,bölünmüş mışıl bir uyku arasında, sakın uyuma..! arama... bir gözüne dünleri doldurmuşumdur, bir gözüne seneleri ecel denen o zamansız bilmeceye...küllerimi! arama kendini... ama,sönerse içindeki yangından kıvılcım anarsan bir gün ,o kapı pervaz ve ölçüden muaf arsız deliliklerimi _ki; deli gibi değil ,delirircesineydi_ anlarsan kadrinden büyücek biçilmiş o kıymeti! düşlerime kıyam eder secdelerimde ara kendini... hecelerimde... ki;hasret baltalarını bilerken,bozdurmuştum aslında ahmak uçuran bir çift toz pembe gamzeye seni... ’’ben katmıştım sana biraz,öyle sevmiştim seni çünkü sen de bensiz;o kadar güzel değildin hani’’ ve; meneviş kokulu kehribar bir talkım bırakıyorum sana dünyevi kelamların beş para etmez o saltanatını mânevi bir hengâmenin,ikramsız izzetli o yetmişikinci burcunda ki; simyası hasretten porselen bir huşudur, derzi özlem boyalı hınçla... ya üfle o zaman kandilimi ,ki bu ateşi sen koydun başıma ya da hiç tanımadan el salla kapalı gözlerle! saf duranlara bön bön bakan o musalla taşına... ama sakın uyuma... ToprağınSesi |
Usta, bu imgeleri sana yağdırıyorlar mı, biraz da olmayanlara verseler ya.
Tebriklerim gönülden arkadaşım.