sütlü kahve/terleyen bıyıklarını silerken zaman hangi saatin kumuydu gözlerimize dolan/ suskunluğunuz kadar hafifim bugün ki bundandır satırların titremeyişi biraz önce geceyle gündüzü başgöz ettim boğazıma dizilmiş şarkılar eşliğinde ben; size benim pencerelerim küçüktür demiştim saatler; kurak içgüdülerimin kemik saplı çakıyla buluştuğu saatler yine,kapkara bir perdeyle ayrılmış gözlerimiz silme karanlık olanca buzul hiç susmaz martıları bakışlarınızın lakin asıl ben; sütlü kahvenin hiç yakışmadığı bendim el ayak çekilmeden önceki düşlerinizde en hayta kalemlerin kirlettiği kağıtlar kadar geride bırakılmışız takılmış avuçlarımız dünyanın boynuzuna bıkmadık ayrılıkla şakalaşmaktan neresine dokunsak sevdanın paramparça tozlu papuçlarını giymişiz yalnızlığın aşk çekip giderken sessiz sedasız….. ve o gün bugün biz dipsiz uçurumlara bağırıp duruyoruz bağırdıkça büyüyüp büyüdükçe ölüyoruz. gri gölge 2010 |
her konuda ve her tarzda şiir yazabilmeli
var ol Şair...