ELİFO Elif’ti. bakabilirdi insanlara bu şekilde ve bana da. Yeni yeni bakışlar denerdi yüzüne bana bakarken. Elinin içini yanağına uydurup mesela. Adını bilmeden sevdiğin ve mevsimlerini düşündüğün çiçeklere benzerdi elleri. Dümdüz uzamışlardı, Zemheri iklimliydi saçları Gözlerine denk. Ve içerilerde, anne derinliklerinde, bir karanlığında unutmanın birdenbire parlardı, Salı günleri çok bir hafta olurdu yüzü. Uzardı Salı. Salılar. Büyürdü, taşardı insanın gözlerinden yüzü. Elif’ti, konfeksiyoncuydu çıplak ayaklarıyla. İzmirli bir güzellenişi vardı. Kokusu gülü andırırdı biraz gülümsediğinde azıcık yakınında. Beyaz elleri dişiydi, Çiçek toplayacak kadar ve incecik Öyle nazenin kumruları çağıran bir ürkeklik. Buğulu Temmuz arzulanışı düşlenmese bile. Şubat kadar sırlı ve ihanet dolu. Şubat kadar uykuya yatkın, ihanete yakın yer yataklarında. Ve çabucak ballanan incirler ulaşılmaz dallarında bembeyaz kar akardı gökyüzü hiç bıkmamış hep o aynı serçeli sabahlarda. Eğer eski yüzyıllarda yaşasaydı; adı tezkirelerde geçen şairlere başka türlü şiirler yazdırırdı ve bıktırırdı oğlanlardan onları. unuttururdu. Öyle diyordu keyifli gün batımı özleyen gözleri. Elif’ti. Bakışına yepyeni öyküler katarken Müslümcü Orhancı yeni yetmeler, jilet atarlardı kollarına. Onu düşlerlerdi umumi tuvalet kapılarına yazılarında ve evlerine dönerken otobüslerde, yataklarına yattıklarında yeni düşler kurarlardı Elif kokulu ve bitiremeden uyurlardı yorgunluktan. Gözlerimden taşardı yüzü, yüzüme yakın kalırdı yüzü yüzümü yakardı. Oysa hırkamın cebindeydi ellerim. Gizli. Gözlerimi pay ederdim yaşadığım bütün Pazarlara bakışım Şubatlara emanet. Fesatlanırdı kızlar Elif’in bakışına arkadaşlık eden de olurdu ama döner-ayran kokan öğlen aralarında herkes onu kötülerdi fena kız derlerdi. Bilirdi anlatan da dinleyen de ne söylense Elif’e dair yalandı. yine de severlerdi hiç değilse kendi aralarında Elif’i sevmemeyi. onun gibi sevilmeyi isterlerdi. Benim ceplerim karanfil kokmuştu ellerim bergamut. mesela gazoz alabilirdim onun bakışlarına. dağılan günlerini toplardım haftamın. Pazarları alırdım. en güzel Salıları verebilirdim ona. Her şeye rağmen ezbere gelmezdi Elif’in yüzü, ürkerdi böyle ökselerden, uçardı. ona bakanlar bu yüzden bilemezlerdi neden baktıklarını. ben de bilemezdim.. Belki unutayım diye bakardım uyurken yüzünü düşlerdim belki çıplak omuzları yanağına yakın dudakları hafif aralı ve birbirine yakın memeleri sıcacık. Ama bir yönüyle başkaydı Elif. Kimseye benzemezdi. kolları çıplaktı ve mutlaka tuz beyazı ayakları. anlatan bakışları vardı. Hep yalnızdı otobüs duraklarında Bakışlarında fermanlı bir suskunluk uyur Büyütürdü saklılarını. Uykularını ve konuştuğu da olmazdı pek. Çocuk sayılırdı baksan bakmasan baktırırdı. gözleri öyle büyük ve upuzun Cumartesi geceleri gibi ama öpülmeye uygun radyo açıkken bile. ve sarılmaya beli kim bilir nasıldı? Çocuk sayılırdı baksan, bakmasan baktırırdı. aklım bir oyuna gelmiş unutmuş sobe demeyi düşmüş, bir akşam saklambacında aklım şaşırmış düşlerim kanamada Utanırdım. liseliydi taş çatlasa, çatlamazdı. Ne isterdi benden ki? utanırdım yüzümü saklamaktan karanfilleri her seferinde cebimde kurutmaktan. ben de sevmezdim Elif’i utanırdım yaşlandığımı hatırlamaktan.... |