Çöl yazgısı…çağ, musa’nın elinde satılmış asa; I. çağıldayan sesler ortasında enkazıyla taşındı mahmur ve siyah benlik ne ezan ne çan ne de bir çobanın kavalı ses verdi. bir rab… her eğimde her kuyuda cesamati bellidir o zatın. kuyudaki o derin bap karanlıkla kıyam eden o zat. insanlığın rezelerini gıcırdattı. başkalarının hıncıydı başkalarının belirsizliğiydi o’na doğrulan. insan ki, bir yaptığından başka yaptığına geçme fikrini uçuklatınca, o zaman vicdanı sızlar. bir aşiret; tohuma kıt suya yok zamana hiç izaha set pelteleşir doğruluk. darası yok bunların. işte tarih ve tabiatın gerçek cilveleri hüsnü yusuf karanlıklarıyla. II. beni aldı, bir grupla… beni sarmaladı yardı, kızıldeniz’den çöle o grup kavruk ve tehlikeli o grup sicimsiz ifrit o grup sancılı ve umursamaz. o grup çolak ve ruhsuz. o grup şimdiler de küfre sendikalı,şerre eyyamlı. hıncahınç bakakaldılar. hıncahınç koştular. hıncahınç gözlerinde mil, kulaklarında tortu. indirmediler kirli eteklerini ağızları kef adımları leş yine daldılar sağırlar ve körler kulelerine. nefretlerini ruhlarıyla tokuşturdular. asa,olduğu yerde şahlandı o millet ki taşlandı yine de uslanmadı. şimdi, musa ’nın soruları cevaplarla mühürlü. III. siz; mataramdaki su, kafamdaki nem, ardım sıra duran meridyen, ve yağmur bereketiyle dalaşmış ekvator... güneş didinmiş atlas... ya da sizler, kirpiklerinize bağladığınız hüzün yüz çizgilerinizdeki çamur ve dudaktaki tuzlu ruh... bahar yaşar mısınız hiç? veya biz, gövdesinde iniltiler yükselen kıta, ve şu sersem haritadaki sarhoş rüzgâr çocuk yaşta kuruntular içinde kalan yaldızsız hiç olmamış zaman kıyılarında bekleşenler “oysa yerlere ve göklere doğru uçan” beyaz bir kuş yağmur değil midir? insan insanlık nerede? |
tebrik ederim...