Şiirin Bel kıvrımı / Eyvallahİçime işleyecek yağmurlar yağdıramayacak kadar beceriksizken gökyüzü, Sizin; Kemiklerimi sızlatacak ne sözünüz ne gücünüz var... Ben; Yakılası cümlelerimle Meydan okuyorum cümlenize... Eyvallah! I. Eylülün gölgesi usulca geliyor ardımdan… Düşürüyorum çelme taktığım cellâdı, Ölüm ayağımdan ellerime yürüyor… Ellerim; Fikrinin darağacı… Yüzüm; Yüzünün en kötü yansıması… Sorsam fikre ziyan akşamlarda, Aldırmadan elimde tuttuğum yaşama Zulanda bana göre bir ölüm var mı? II. Fısıltılı yaz akşamlarında Çalan melodikanın hüzünlü siluetine işliyordum yaldızlı düşlerimi. Herhangi bir sokağın Herhangi bir köşe başından çıkacağını biliyordum ama, Yine de amansız oldu yüzünün yüzüme değişi… Değişmeyen tebessümlerin sıkkın ayaküstü sohbetinde Sorsan bana Bir ömür, Anlasan beni Umutsuz bir aşk gizliydi suskusuna sığındığım kelimelerimde… İstiflenmiş hatıraların arasından çıkarıp tozlarını üfledim gözlerinin. Suretimi hapseden aynanın parlaklığına bakarcasına Şimdi küçük bir gölge arıyorum gözlerinin haresinde… Nafile. III. Kesif bir aşk kokusu dolanıyor şehirde. Yağmura ağır aksak adımlarla yürüyen bulutlar gibi, Gözlerimi gözlerinin cenderesine sıkıştırıyorum, Ve Yüzünü ikiye bölüyorum Bana yazdığın hikâyenin. Birleştirecek kudret varsa kelimelerinde Ya da yeniden yazabilecek kadar dinçse zihnin Ol diyen kudretin haşmetinin altında ezilerek Fısıltıyla karışık ben emrediyorum, Yaz, Yaz kesip attığım yerden hikâyemin kalanını. IV. Küflü bir gecenin karanlıktan bozma vakitlerini biriktiriyorum Uykuyu es geçtiğim şu günlerde. Yazın kendine has uyuşukluğuna sövüyorum ağzım dolu dolu Bir esintiye hasret hanelerin pencerelerinden Fırtınalar salıyorum sahipsiz, Yerle bir olsun cümle âlem… Hiç bir şey gözümde değil. Aylardan ağustos Günlerden Çarşamba Diye saçma bir not düşüyorum başımın sıkıştığı yerde dizelerime, Üşüyen bir sokak çocuğu arıyorum Ki aramak nafile, Yangına söz vermiş rüzgârların alametine aldırmadan Ben üşüyorum Anladım ki benim ruhum ucube. 3-5 eski gömleğe takaslayabileceğimiz İlk sahibinden az kullanılmış bir intihar satıyordu mahallenin eskicisi, Ben şarabın esrik deminde boğulacak hülyalar teklif ettim, Kabul ettiremedim. Oysa bilsen İçinden sinsice akan Boz bulanık bir nehirdim… V. Mutsuz hayatların doğurduğu umutsuzluklardık aslında… Sureti silik akşamüstlerinde, Kederlenmek için gün batımını izlemek yeterdi Şarabın buruk tadıyla esrimiş zihinlerimize. Yanardık, Yangınların nefes aldığı anlarda anardık geçmişimizi. Kuytu köşede becerilmiş düşlerin kanamalarında aradık benliğimizi, Dokunmaya hasret yaşardık. Sen elin bile titremeden Koynuma soktun ya acıları Irzıma geçeceğini bile bile… Ben zihnime mıhlanan tekil ağlama nöbetine sığınıyorum İstemsizce. Müjdeler olsun hissizleşen yüreğine; Hayatımı hayatından siliyorum Eyvallah Yaşadığımız dilsiz gecelere… Eylül’2010 Aydın... Aylin Çalışkan Başdemir... |