ALİM
Vay be Âlim
Hoyrat yiğidim Ümidim Kanlı bıçağım Tüten ocağım Servi boylum Bükülmez dalım Çatık kaşlım Dalgın bakışlım Vay be Âlim Hangi yüce dağ ki sana geçit veremez Hangi eşkıya ki senden aman dilemez Hangi yırtık bohçalar Hangi ulvi yalanlar Hangi büyük talanlar Titremezlerdi ki ismin anılmasın Vay be Alim Kim derdi bu hallere düşeceğini Söyleseler inanır mıydın ? Koskoca Vatanı sırtına almış Çıkmaya çalışınken yokuşları Yardım isteyeceğin Elimden tutun diyeceğin Kimin aklına gelirdi Vay be Alim Nasılda tutmuştuk ülkenin iki ucundan Bir yanda sen, öbüründe ben Nasılda çırpmıştık tozunu, kilimlerin Söküklerini yamamıştık, kan revan tenlerin Onarmıştık acıyan yanlarını, yüreğimizin Mabedimizdeki ahtapotları, Gönül Kâbelerimizdeki ayrık otlarını söküp Kanayan yaralarımıza, tuz Bükülmeye çalışılan bileklerimize ilmikler atmıştık Tecelli pınarından Vay be Alim Sen ve bendik iki sevdalı, senle ben Öksüzün gözyaşından Yoksulun ak saçından Köylünün nasırlı ellerinden derlenmiş oyunu bozacak Sevdamızın çeyiz sandığından çalınmış Bakir iklimlerimizi kirleten yaban arılarını Savuracak Senle ben Vay be Alim Kim derdi bu hallere düşeceğini kim ?!.. Kaldırımlar Köşe başları Kedi yavruları Çöp kargaları tanırlardı seni Tanırlardı yüce dağlar Issız vadiler Çorak topraklarda Yırtık potinlerinin Toprağa balyoz gibi inişlerini Vay be Alim Dün gidişine baktım ya ardından Saraylar göçtü üstüme Yumruklamayı çoktan unutmuşum duvarları Ayaklarımda zorlandı beni taşırken Burnumun direği sızladı desem kelime yetersiz kalır Çekselerdi şah damarımı, görmeseydim Vay be Alim Dava arkadaşım Okuldaşım Çiledaşım O son gidişin var ya... Vay be Alim Küheylanım Candaşım Yandaşım Gözyaşım Kartal bakışlım Keşke ardından bakmasaydım Kaldırımları sarsan ayaklarının sürünüşünü Hedefe fırlayacak gibi duran haşmetinin bükülüşünü Görmeseydim Vay be Alim Dün Vatan kurtaracaktık Şimdi; Sen Vatan haini, bense bir hiç İnandıramazsın kimseye üç çocukla aç kaldığını Ölsen de açlıktan, inandıramazsın Mum ışığında otuz gün kaldığını Anlatamazsın... Bu koca şehirde Koca şehrin perili adalarında… Kim inanır bu kalabalıkta yapayalnız kaldığına Aç kalmak dağlarda. Suların donuk Hayatın sönük olduğu yerler var ya Oralarda.... Vay be Alim O gidişin var ya İçimde depremler yaratan Ant içtiğimiz günlerin defterini yüzüme vuran Keskin virajları düzleyip Azgın azmanları zincire vuran O eski Ta eski günleri... Önüme toplayıp atışın Saatlerce yön vermeye çalıştığın gür saçlarını Hazan yaprakları gibi Avuçlayışın… Buna ne yürek dayanır, ne bilek Vay be Alim Beynime geçmişi çaktın da gittin İçimde surları yıktın da gittin Yiğit arkadaşım Gençlik aşım Karındaşım Biz ney üflemedik zamana üflendik Kahrolası yokluk büktü boynumuzu Küflendik Soysuzlar Yaban arıları Oturuyorlar kilimimizde Bal yapmaya izin vermediler Korktular şifamızdan Korktular kovulmaktan Yalancı cennetlerine… Vay be Alim Yoldaşım O son gidişini görmeseydim keşke Kıymık gibi yüreğime saplanan kaburga kemiklerini Toprağı okşarcasına sürünen ayaklarını Yorgun gözlerindeki derin duyguları görmeseydim Vay be Alim Abdurrahim KÜÇÜK |
Kıymık gibi yüreğime saplanan kaburga kemiklerini
Toprağı okşarcasına sürünen ayaklarını
vay beee Alim
gel gör ne halde halim
emegine saglık duygu tavan yapmış