Ağustosun Tuzu Düştü GenzimeŞiirin hikayesini görmek için tıklayın “Ninniye ağlaşan yapraklar gibi,
rüzgarın kini düştü yüzüme.” Olur olmaz figanlardasın, Elbet yarılacak yerin kabuğu, Sarılara kiralı yeşil çimenler, Dar vakitlerin olacak sızılarına, Ve yaraların kabuksuz tutar, Avuç aralarından… Tazedir yağmurlar, Ve ikindilere konar kuşlar, Avazına iki alaz serçe düşer, Çırpındıkça kanatları aşınır, Bir sarnıçta sulanır durur, Ağustosun tuzudur zaman, Yürekte buruk tadı kalır, Dönmezse umutlar, Yenileri gölge eder sabırsız, Elekte kum gibidir hayat, Sallandıkça dibe vurur, Utanç duvarları… Hazana çalar karalar, Vakitsiz bir çiğdem düşer, Peşinden sürüklenir beyaz, Üşür etekleri bir gülün, Dikenini sarar ruhuna, İç kanatırcasına… Değişir vakit! Alaca gölgeler düşer, Sarı sıcak Ağustosun tenine, Yaktıkça yakar tuzu barut kokar, Gündönümü çığlıklarında bir can, Ellerinde kan kırmızı karanfil, Toprağa düşer… Ağustos nidaların ayı ne çok feveran biriktirdim sana aç yüreğimden, Kilit düştü gölgemin karanlığına tuz biriken üryan tenimden koparak. 28.08.2010 |