**çimen koksa sevdan**
yorgun parmakları düşer şimdi omuzlarımdan…
bir hayat ağlar dizlerindeki yaralara… salıncaklardan kalma… öyle aşikar öyle sessiz yaralar… yorgun parmakları düşer şimdi bağlamadan… birazdan o isyanı çağırdığım türkülerde susar… yüzünde duru bir ölüm… yüzünde çamurla sıvanmış gülüşler… hep bir yanı eksik kalmış aşklar yüzünden… hüzün arıları tarafından şişirilmiş hasretler… bir kent kurmuşlar solgun baharlarla süslü göğsüne… yüzünde asla teslim olmayacak bir direnişin bayrakları… nümaişe vermiş kendini bir takım umutlar… ellerinde ateşler… yürüyorlar bir karınca sırtından dağlara… yürüyorlar benden bana… ömrünün en uzun yolu… ve bir nar çiçeği ile uyanan baharda… yemyeşil çimen kokuyor odam aşkını içime koyduğum her uykuda… daha önce tanışmak isterdim seninle… kader yazılmadan hemen önce… tanışmadan önce Lübnanlı bir çocuğun narin ve oyunsu bedeni mermilerle… savaşların sevişmelerle susturulduğu bir yarım kürede… insanların birbirini öldürüp gömmeyi ve sonra unutmayı öğrendikleri günün sabahında… daha önce tanışmak isterdim seninle… usulca derede yüzmeye çalışan bir yaprağın üzerinde… öpüp salıncaklardan kalma yaralarını… sevmek ne demek insanları, ilk ben öğretmek isterdim dünyaya ve sana… ve aşka susamayı şarapla yıkanmış gecelerin en arsız yerinde… birden sevişmek için uyanmayı… öğretenin olmak isterdim… öğrenirken acemi dudaklarımla alevden yüzünde aşka ait mahrem kuytuları… ellerimde ateşlerle… bir hüznün sırtından tırmanıp dağlara sevgi sınırında bir mülteci olarak nefes almayı… ömrümün en uzun yolu… ve bir nar çiçeği ile uyanan bahar… yemyeşil çimen kokuyor odam aşkını içime koyduğum her uykuda… Temmuz 2007-Bir-ikinTiLer-iLker |