KUŞLUK GÜNCESİ...
Belleksiz saklı bahçelerin
Tende kuşluk vakti İnce ince dokunmak vardı Körpe sürgünlerine sevinin Olmadı. Yerinden edilecekti havanın kokusu Tükenmeksizin sürecekti Yüzen kuğu gösterilerimiz Kirpiklerine gölge düşene değin. Masal kahramanlarının hiç biri Kendimize koşarken Tutuşturduğumuz yürek yangınlarını Yemin ederim ki söndüremeyecekti Saatler çise çise düştü Dolambaçlı çıkmaz sokaklarımıza Kabaran narin ırmaklarımızın boy veren derinliklerinde Ferahlayamadık. Düş örtülerimizi ikiye bölen Tekerlek izlerine karıştı çırpınışlarımız.. Kasırgadan beter mi beter umarsızlık Nasıl da yerle bir etti Kurduğumuz fesleğen kokulu şehirlerimizi Oysa sana ne kadar da çok Masum hasretler getirmiştim öteki kentlerden. Şimdi enkazın neresinde buluruz Kaybettiğimiz o eski şarkılarımızın notalarını? Sahi,düşer miydi hiç dilimizden Akıp giden bir yalancı zamandı Kavrulan dudaklarımıza sinen vuslat Kaçıp gitti ıraklara Yetişemedik peşlerinden Sessizce sarılmak kaldı geriye Kaskatı kesilen bedenlerimizden Yeter artık ağlama Islatmasın bu kuşluk güncesini gözyaşların N’olur sil gamzelerinden... Necdet Arslan |
Kavrulan dudaklarımıza sinen vuslat
Kaçıp gitti ıraklara
Yetişemedik peşlerinden
Hüzün bulutları sardı içimi...
Ağlamamak elde mi?