BEYOĞLU’NDA (13)
Metro’dan çıktıktan sonra,
Azametiyle Taksi Meydanı Dimdik durur karşımda. Çaktırmadan Göz kırpar. Doğduğumdan beri Aşinayız ya. Atatürk Anıtı’nın önünde Çektirirken hatıra resmi, Birden anılar sarar etrafımı. Gözlerinde bitmeyen hırs, Ellerindedir Sımsıkı sopaları. Çaresizce Güneş gözlüğümün Arkasına saklanırım. Yutturamam, Başlar kovalamaca; Atarım kendimi, Taksim-Tünel Tramvayı’na. İşte Lale Sineması Nasıl yapmıştım bunu: Aynı gün, aynı saatte İki ayrı sevgiliye Verdiğim randevuyu. İster istemez Sac ayağı oluşturmuştuk. Gerisi mi, Rezillik diz boyu. Hep besmele çekmişimdir Ağa Camii’nin önünde. Günahlarım dökülürdü sanki. Beni, Deli gibi seven Rum Kızı’nın İlk adresi Boynu bükük selamlaşır İnci pastanesi. Tanınmayan zamanda kaybolmuştur Çiçek Pasajı. Vefasızlığı yaşar acı acı. Tanınmayan duygular Ve renkler ve zevkler Parsellemiş, Galatasaray Meydanı’nı. Tramvaydaki güzelin Yüzü suyu hürmetine, Dalıp gitmişim ta Tünel’e. Peşinden de inmişim Alel acele. Yüreğimdeki kıpırdanışlar, Belki Yeni bir aşk doğururlar. Derken Arakama baktığımda, Hırs küpü olmuş anılar. Yine Ellerinde sımsıkı sopalar. Güzel bir meydan dayağı bana, Uzatırlar, Boylu boyunca kaldırımlara. Huylu huyundan vazgeçmez misali, Görünce Önümden geçen esmer güzelini; Islıklarımda Tatlı notalar, Ağzımda Şerbet oldu salyalar. Hak ediyorum galiba; Yepyeni bir meydan dayağını Güzelim Beyoğlu’nda… |