BAKTA GÖRBir çıkarı olmayınca, umursamaz el eli, Benlik denen sert kayalar, kırılmıyor, kırda bak. Kim haklıdır, kim haksızdır, kim akıllı, kim deli? Her insanla hoş muhabbet, kurulmuyor, kur da bak. Üç kuruşluk menfaate, öpülürken el etek, Savurduğu salyalardan, zehir olur bal petek. Mazlumları okşayarak, vurulurken her kötek, Vicdanları, insan gibi burulmuyor, bur da bak. Alttakiler cılız kalmış, üsttekiler hep semiz, Lağım gibi kirlenmişin, görüntüsü tertemiz, Şeffaf değil, katran gibi katmerleşmiş perdemiz, Azgınlara hakça dizgin, vurulmuyor, vur da bak. Güçlüdeyken malın mülkün, paraların yuları, Yoksulların nasıl olur? Uç ucuna uları. Sel olurda, sebil olmaz muhannetin suları, Bir afet ki önlerinde, durulmuyor, dur da bak. Işıktan da daha hızlı, yol kat eder yalanlar, Ardı sıra coşup gider, yağmalarla talanlar. Akıl almaz kılıf bulur, minareyi çalanlar, Her nasılsa, hesap kitap, sorulmuyor, sor da bak. Susuzluktan kurur gider, beti benzi solanlar, Ne anlar ki? Bir gönülden, dünyalıkla dolanlar, Yoklar gibi azınlıkta, ehli vicdan olanlar, İnsafsızlık doludizgin, yorulmuyor, yor da bak. Aldanmayın sahte yüze, sahte vefa sevince, Adam ise belli olur, nasırına değince, Beklenmedik bir zamanda, başa bela gelince, Eşin dostun yanlarına, varılmıyor, var da bak. Bir kapalı kutudadır insanların iç yüzü, Sızdırmazsa anlamak zor, cilalıyı pürüzü, Orda saklı niyetinin her eğrisi, her düzü, Neşter atıp yürekleri, yarılmıyor, yar da bak. Elden ele, elden geldi, ak yüzümün karası, Muhannetten kangrendir, yaralının yarası, Derinliği üç kıtanın, dört denizin arası, Ölümüne terk edilmiş, sarılmıyor, sar da bak. 08.08.2010…Mustafa YARALI |