MAKEDON AĞIDI
Hiç edilmiş avlularında bir dizi çamurdan ihtimal
Tanburalarda tutuşmuş boğuk sesler Derisi dökülmüş hatıralar uğrayacaklardı bana Henüz söz aldım kendilerinden Nehir başında bir akşamüstü Sana kaç kez söyledim beya büyükanne Bu suda balık tutamayız artık diye Uzun soluklu kahkahalar atmaya vakit kalmıyor zemheri aylarında değil mi Bilmediğimiz bir alfabeyle yazılar yazılıyor taşlarımızın üzerine TAŞ antik bir hüzün biçimi hangi çukura ağlamaya niyetlensek bir sürüngen dadanır nedense yüreğimize oysa sen şimdi bile ölümden gençsin yitik anılarındansa yaşlı memleket türkülerinin derdine benzer bir yağış biçimi gözlerinde gittin Şimdi ne kavakların sakin serinliğinde durulabiliyor artık Ne de eteklerim zil çalarak bekliyorum şafağın sökmesini Bu soluk kasabanın keskin çakıllarının kanattığı ayaklarımla İtten bile yalnız yürüyorum Dalgın ve yorgun öğle paydoslarının ekmek buharı Korkularımı inanç nebulalarıyla eriten kadın Bulut gelir mi yine pare pare Kül edilmiş hasretlerin üzerine yağmurlar dökmeye SARP ÖZDEMİR |